🏑 Iklim Kuşakları Ve Önemi Proje Ödevi

SınıfSosyal Bilgiler Akarsularımız, Doğal Afetler ve İklim - Bitki Örtüsü - Tarım Özet Konu Anlatımı. İklim bilgisi, iklim elemanları, nemlilik ve yağış konu anlatımı. 6. Sınıf Sosyal Bilgiler Yatırım Yapıyorum Proje Görevi. 6. Sınıf Sosyal Bilgiler Demokrasi Sandığı Proje Görevi. iklim elemanı basınç, İtalyan bilim adamı Toriçelli 45″ enleminde, deniz seviyesinde ve sıcaklığın 0°C olduğu bir günde bir deney yapmıştır. Bu deneyin ölçümleri sonucunda 760 mm, yüksekliğindeki civanın 1 cm²’lik yere uyguladığı ağırlık 1033 gr olarak ölçülmüştür. Bu değer ise 1013 milibar (mb) olarak Türkiyede bir ilk olarak 4 belediye başkanı; Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç, Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin, Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı ve Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü iklim krizine karşı ortak eyleme geçti. “Düşük Emisyonlu ve İklim Dirençli Şehirler İçin Belediyelerin Kapasitelerinin Güçlendirilmesi Projesi ülkelerdeiklim değişikliğinin etkileri ve etkilenebilirlik ile iklim değişikliğine uyum konusunun anlaşılmasını ve gelecek projeksiyonları da gözönünde bulundurarak bilimsel ve sosyo-ekonomik temelde pratik uyum faaliyet ve önlemlerinin alınmasını amaçlamaktadır. Programın tanımladığı sorun Seriniklim tahıllarının önemi: 2: Buğday, arpan, çavdar, yulaf ve tritikaleninin evrimi yönünden önemi: 3: Yabani buğdaylar ve yararlanılma olanakları: 4: Serin iklim tahıllarında çeşit seçiminin önemi: 5: Kurak koşullarda yetiştirilecek çeşitlerde bulunması gereken özellikler: 6: Toprak işleme ve önemi: 7 Gezegen platformu, gazetecilerin başta iklim ve ekoloji olmak üzere kamu sağlığı, emek, kentsel dönüşüm gibi alanlarda uzmanlaşmasını teşvik etmek amacıyla ilk fiziksel atölyesini İstanbul’da düzenliyor. Atölyede teorik ve metodolojik bilgilerin yanı sıra haber yazma pratiğini geliştirmeye odaklı uygulamalı bir Nato - Nato Ödevi. NATO (İngilizce resmi: North Atlantic Treaty Organization, Fransızca resmi: Organisation du Traité de l'Atlantique Nord ve Türkçe resmi: Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün kısaltması), resmen açıklanmasa da II. Dünya Savaşı sonrası oluşan politik ayrımda, İngiliz Lord Ismay'ın deyişi ile "Rusları ÜlkedeA (nemli tropikal) ve E (polar) iklimler görülmez. Kurak iklim (B), İç Anadolu'nun geniş kısmı, Orta Karadeniz ve Batı Torosların iç kesimleri, Orta Fırat bölümünün bir kısmı (güneydoğu Anadolu), Yukarı Fırat bölümünün (doğu Anadolu) güneyinde, Iğdır çevresinde yaygındır. Denizden uzak alanlarda yazlar Çalımanıntanıtımının yapıldığı bölümdür. Bu bölümde çalıma konusu ve önemi ile çalıma bölümlerinin içerikleri hakkında bilgi verilir. Aratırmanın alanı, genel özellikleri, önemi, amacı, çalımanın yapılma nedenleri, literatüre ne gibi katkısı olacağı bu bölümde belirtilir. 2.1.4. Alanyazın İncelemesi tLGrU5W. TASARIM KARARLARI Bir kentin en küçük planlama ünitesini tanımlayan mahalle, yalnızca fiziksel bir mekânı değil aynı zamanda sosyo-ekonomik bir bütünü de tanımlamaktadır. Kentli arasındaki sosyal etkileşimin en yoğun yaşandığı mahalleler, binlerce yıldır, hem kentlerimizin hem de kültürümüzün önemli bir parçası olmuş; insanların mekâna ve topluma aidiyet duygusunu geliştiren bir nitelik kazanmıştır. Günümüzde, pek çok kentimizde gözlenen hızlı nüfus artışı, gelişen teknoloji, değişen ekonomik koşullar ve yaşam standartları karşısında, bir yandan özgün kentsel ve sosyo-ekonomik dokunun korunması, bir yandan da çağdaş gereksinimlere cevap verecek biçimde, mahalle kavramının, çağdaş kent planlama anlayışıyla devam ettirilmesine yönelik arayışlar devam etmektedir. Mahalle odaklı planlama ve tasarım çalışmalarında, etkin ve sürdürülebilir fiziki mekân tasarımı açısından, mahalle biriminin yaklaşık 10-15 dk. içerisinde yürünebilir bir büyüklükte olması, kamusal donatıların ve ticari birimlerin tanımlı bir merkezde konumlandırılması, konut çeşitliliğinin sağlanması, mahalle birimi içerisinde yalnızca yayaların kullanımına ayrılmış yaya yollarının da bulunması, mahalle birimine hizmet eden iç yollarda hız düşürücü düzenlemelerin yapılması, toplu taşıma ile entegre, tüm birimlerde dengeli dağılım gösteren parklar ve açık alanlara yer verilmesi, yörenin peyzaj karakterini öne çıkarması, mahalle birimi içerisinde yer alan fonksiyonların yaya ve bisiklet yolları ile birbirine bağlanması, mekan tasarımında insan ölçeğine dikkat edilmesi ve barınma ve çalışma imkanlarının bir arada bulunması gibi prensipler doğrultusunda hareket etmek gerekmektedir. İnsanlardaki aidiyet duygusunun gelişmesi, birbirleri ile çeşitli etkileşimlerde bulunabilmeleri ve bir mekanın mahalle niteliği kazanabilmesi için ise, diğer yerlerden ayrılan tarihi ve kültürel bir kimliğinin olması önemlidir. Hatay, Türkiye’nin en eski yerleşimlerinden biridir. Sosyo-ekonomik bir bütün olarak Hatay/Dörtyol geleneksel mahalle dokusunun kurgulanmasında, Antakya’nın antik kent ve yerleşim dokusundan esinlenilmiştir. Helenistik Çağ’ı yansıtan, birbirine dik ve paralel caddelerle oluşan yapı adalarından meydana gelen ve “Hippodamos tarzı plan” olarak adlandırılan ızgara plan dokusu ile gelişmiş olan Antakya kentine benzer şekilde Dörtyol’da da grid sisteme dayalı ulaşım dokusu vurgulanmaktadır. Eski çağlardan bu yana, ızgara biçiminde gelişmiş ulaşım dokusu, kentin en belirgin kimlik özelliklerinden biridir. Hatay kenti; geçirdiği tarihsel süreç içerisinde bulunduğu coğrafi konum itibariyle birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, bu medeniyetlerin çeşitli dini, etnik, kültürel zenginlikleriyle yoğrulmuştur. Kentin farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması, bu çeşitliliğin mekânsal izlerini barındırması açısından çok özgün bir kenttir. Antik Çağ evlerinin bir avlu etrafında gelişen plan şeması asırlar geçmesine rağmen eski Antakya evlerinde de görülmektedir. Genellikle iki katlı, taş, kerpiç ve ahşap, sokak ile ilişkileri kısıtlı, dar ve çıkmaz sokaklar etrafında iç dünyası hakkında bilgi vermeyen yüksek, sağır duvarlarla çevrelenmiş Antakya evlerinin inşaları iki asır öncesine dayanmakta ve evlerde Anadolu mimarisi tarzında ahşap süslemeciliği ve işçiliği görülmektedir Avlular, uzun süren yaz mevsiminde, günlük hayatın büyük bir kısmının geçtiği evin sokak ile ilişkisini kuran, hacimleri birbirine bağlayan, bir toplanma ve dağıtım mekânı olarak “sofa” görevi yapar. Bu üstü açık mekân, Anadolu’nun diğer bölgelerindeki daha çok dikdörtgen kesme taşlarla kaplı olan avlular, yaz günlerinde sık sık yıkanarak, konutun içinde serin bir ortamın yaratılmasına imkân veren, ağaçlarla gölgelenmiş, üstü açık, ferah mekânlardır. Bu bölgenin iklim koşullarına uygun ve oldukça akılcı çözüm oluşturan avlular, bazen mermer veya desenli karo mozaik ya da dökme mozaik ile kaplı olabilirler. Antakya’nın avlulu sisteme dayalı ve uzun, sağır, birbirine bakan cepheleri olan yapılaşma dokusu ise, kente ve mahallelere kimlik kazandıran bir başka öğedir. Eski dilde “havuş” da denilen uzun süren yaz mevsiminde, günlük hayatın büyük kısmının geçtiği evin sokak ile ilişkisini kuran, hacimleri bir birine bağlayan bir toplanma ve dağıtım mekanı olarak bir anlamda sofa görevi yapar. Dörtyol’da tasarlanan mahalle kurgusunda da, geleneksel kimliğin sürdürülmesi, aidiyet duygusu ile birlikte kentsel belleğin de canlandırılması için benzer bir yapılaşma dokusu geliştirilmiştir. Tasarım süreci başlangıcında referans alınan eski kent planı gridal kent sistemi, doğal dinamikler hakim rüzgar, yönler, topografik eğilim ile birleştirilerek mevcut tasarımın geliştirilmesine yardımcı olmuştur. Gelecek düşünülerek, geçmişin yorumlanması ile elde edilen proje alana ait olma durumu ile özelleşmektedir. Ekolojik duyarlılıklar göz önünde bulundurularak hazırlanan tasarım üst ölçek planlamasında, hakim rüzgar yönüne açılan sokaklar, avlu içinde konumlanan havuzlar ve yeşil çatıları ile bölgenin iklimine uygun yapılaşmayı amaçlar. Ekolojik duyarlılığının yanında avlulu sistemde planlanan proje, kullanıcı profili de düşünülerek hazırlamıştır. Geleneksel yaşam biçimi düşünülerek hazırlanan konut planları, aile bireylerinin kendi mahremiyet sınırları içerisinde bir arada yaşamasını bir avlu etrafında hedefler. Birbirinden farklı büyüklük ve tipolojide çözülen konutlar, kullanıcı istekleri düşünülerek avlu etrafında sıralanmıştır. Bu sayede özel konut, yarı özel avlu ve kamusal alan sokak geçişkenliği sağlanmıştır. Akdeniz ikliminin hakim olduğu kent, batıdan İskenderun Körfezi doğudan Bozdağ ile sınırlanmıştır. Kuzey ve güney yönlerinden geçen Deliçay ve Kocaçay ile de Dörtyol’un dört tarafından doğal sistemler ile çevrildiği görülmektedir. Kenti çevreleyen bu ekosistemin kent içine taşınarak mahalle kurgusuna dahil edilmesi, doğal yapının sürekliliği ve iklimsel geçirgenlik açısından önem arz etmektedir. Nitekim, kentin kuzey-güney ve doğu-batı doğrultusunda gelişen ızgara planlı sokak dokusu da kış aylarında güneşin, yaz aylarında ise rüzgarın geçirgenliğini arttırarak iklimsel konforu sağlamaya elverişlidir. Dörtyol 5 adet ticari merkeze sahip olmakla birlikte, merkezler kademelenmesine bakıldığında 1. Derece merkezi niteliği taşıyan alan, proje alanı ile kuzeybatı yönünde kesişim sağlamaktadır. Bu yönde proje alanının da merkezi bir nitelik kazanacağı ve kullanım yoğunluğunun artacağı öngörülmektedir. Bu sebeple mahalle kurgusu, Dörtyol Belediyesi ve 1. derece merkez de düşünülerek, bütüncül ve ziyaretçileri mahalle içerisine davet eden kapsayıcı bir meydan tasarımı ile birlikte ele alınmaktadır. DOĞAL YAPI DEĞERLERİ Dörtyol İlçesi, tarihi ve kültürel zenginliğinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de ülke coğrafyasında önemli bir yer tutan Hatay kentinde, yeşilin mavi ile buluştuğu bir noktada yer almaktadır. İlçenin batısında yer alan kıyı bölgeleri düz olmakla birlikte arazi doğuya doğru yükselmekte ve Amanos Dağları ile çevrelenmektedir. Yaklaşık 1500 m yüksekliklere ulaşan Amanos Dağları Dörtyol’un en yüksek noktası olup, kent parçasına farklı bir mikro-klima ve ekosistem zenginliği kazandırmaktadır. Dörtyol, Hatay İl genelinde olduğu gibi Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Akdeniz iklim tipinde, Yaz ayları sıcak ve kurak, Bahar ve Kış ayları ise ılık ve yağışlı geçmektedir. Yağışlar özellikle yağmur şeklinde görülmektedir. Mevsimsel yağışlar; Kış, Sonbahar, İlkbahar, Yaz, mevsimsel sıcaklık ise; Yaz, Sonbahar, İlkbahar, Kış olarak sıralanmaktadır. Bununla birlikte Dörtyol İlçesinde Yaz mevsiminde batı ve güneybatıdan, deniz yönünden esen, yaz rüzgarı olarak da bilinen serin meltemin etkisi görülmektedir. Dörtyol, sahip olduğu iklimsel karakteristik ve özel coğrafyası nedeniyle zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. İlçe, Türkiye’deki önemli narenciye üretim alanlarından biri olmakla birlikte birçok endemik türe de ev sahipliği yapmaktadır. Amanos Dağlarının denize bakan yamaçlarında 4–5 metre boyunda, sert ve tüylü yapraklı bitkilerden oluşan makilik alanlar görülürken, yukarıya metreye kadar çıkarken ibreli ve yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlara rastlanmaktadır. Bunlar genellikle çam ve meşe ormanlarıdır. Amanos Dağları, Türkiye florası içerisinde yer alan bitki cinslerinin yaklaşık olarak yarısını içermektedir. Ayrıca alan önemli kuş göçü koridorlarından birini oluşturmaktadır. Bu kapsamda bölgenin florası, birçok hayvan türüne yaşama, barınma ve beslenme ortamı oluşturmaktadır. Şehrin önemli ovalarından olan ilçe merkezi, az engebelidir. İlçe merkezinden Deliçay proje alanının kuzeyinde ve Kocaçay proje alanının güneyinde geçmektedir. İlçe de bu derelerin meydana getirdiği birikinti konisi üzerinde yer almaktadır. Birikinti koni çökelleri doğusunda yer alan dağların etekleri boyunca izlenmektedir. Proje ölçeğinde bakıldığında, Dörtyol İlçe merkezinde kalan alanın Akdeniz kıyı şeridinden yaklaşık km, Amanos Dağı eteklerinden ise km uzaklıkta yer aldığı ve mavi ile yeşilin birleştirici rolünü üstlendiği görülmektedir. Batı-doğu yönünde yaklaşık 1 km’lik bir alana sahip proje alanında, doğuya doğru hafif artan bir eğim görülmektedir. Alanın yaklaşık 300 metre güneyinden geçen Koca Çay, proje alanına ekolojik bir değer katmaktadır. Dağlardan gelen bu nehir merkezden geçerek kıyıya ulaşmakta ve körfezden Akdeniz ile buluşmaktadır. Çay, günümüzde yılın büyük kısmında kuru bir yatakla geçirmektedir. Bunun en önemli nedeni, sanayi ve tarım faaliyetlerinin olumsuz etkisidir. Bunun yanı sıra proje alanı çevresindeki aktif yeşil alan varlığındaki azlık dikkat çekicidir. Proje alanı çevresinde az sayıda mahalle parkı, çocuk oyun parkı ve mesire alanına rastlanırken, yakın çevredeki en önemli yeşil dokuyu ise mezarlık alanları oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra Amanos Dağlarının yukarlarına doğru tırmanan sık orman dokusu dikkat çekmektedir. Günümüzde Dörtyol İlçesi; kırsal alandan kentsel alana göçle yaşanan hızlı nüfus artışı, ilçenin sanayi ve tarım merkezi haline dönüşmesi, buna ek olarak turizm potansiyelinden dolayı özellikle artan ikinci konut yatırımlarının beraberinde düzensiz kentleşmeyi getirmesi sorunlarıyla karşı karşıyadır. Coğrafi konumu, flora özellikleri, su kaynakları ve mikro-klima özelliği ile kendine özgü bir doku oluşturan bölgenin yaşanan olumsuz gelişmelere karşı bozulmadan doğal kimliğini koruması ve sürdürülebilir peyzaj planlama yaklaşımlarıyla ele alınarak yaşam ve mekan kalitesi yüksek bir alan haline dönüşmesi önem taşımaktadır. PEYZAJ TASARIM KARARLARI Hatay Dörtyol Mahalle Ulusal Mimari ve Kentsel Tasarım Projesinde, alanın konumu, topoğrafyası, mikro-kliması, mevcut ve çevre yeşil doku özellikleri, su kaynakları ilişkisi gibi mevcut değerleri dikkate alınarak sürdürülebilir, mimari değerlerle bütünleşmiş, estetik, engelli dostu, çevre ve yaşam kalitesinin ön planda tutulduğu bir peyzaj tasarımı benimsenmiştir. Peyzaj yaklaşımında öncelikle koruma ve çevre ile bütünleştirme ilkeleri benimsenmiştir. Bu kapsamda proje sınırının kuzeydoğusunda ve kuzeybatısında yer alan mevcut bitki örtüsü ağaç kitleleri korunarak projedeki yeşil alan sistemine dahil edilmiştir. Projede, sınırın kuzeyinde yer alan Neşeli ve Stad Sokakları izlerini takip eden aksta yeşil koridorlar oluşturularak, güneyde bulunan pasif yeşil alan ile kuzeyde bulunan spor alanı arasında bütünleştirici bir düzenleme yapılmıştır. Bu iki yeşil koridor, projede doğu-batı doğrultusunda geçen, yaklaşık 1 km uzunluğundaki yeşil omurgaya bağlanmaktadır. Yeşil omurga yapraklı ağaçlardan oluşan alle yol ağacı aksıdır. Yeşil omurga ve yeşil koridorlar, peyzaj tasarımında benimsenen bir diğer ilke olan sürdürülebilirlik yaklaşımına hizmet etmektedir. Bu akslar yağmur sularının bitkisel alanlara kontrollü bir şekilde yönlendirildiği biyolojik kalan sistemi ile bioswale oluşturulmuştur. Alanı baştan başa kat eden biyolojik kanal, toplar damar niteliğinde bir peyzaj elemanıdır. Tüm peyzaj dokusunu saran sistemde, otoparklardan, yollara kadar kanallar peyzaj tasarımının içine sokulmuştur. Bioswale sisteminde; yağmurlu dönemde yüzey suları açılan kanallarda toplanarak, burada yer alan vejetasyonla suyu temizlerken, kuru dönemde ise vejetasyon yeşil alan sistemine doğal güzelliği ve estetik değeriyle katkı sağlamaktadır. Bu sistemde endemik ve az bakım gerektiren bitkiler tercih edilmişken, bir yandan da oluşan ekosistem fauna çeşitliliğine neden olmakta, doğal habitatı iyileştirmektedir. Ülkemizde son dönemlerde yaşanan iklimsel değişimler, ani hava değişimleri ve sonucunda oluşan sel, taşkın gibi afetlerin önlenmesi için alt yapı sistemine yardımcı bir sistem olarak düşülebilecek olan bioswale, özellikle alan çevresindeki nehirlerde oluşabilecek taşkın durumlarında ve geçirimsiz yüzeylerden akan suların biriktirilmesinde sadece ekolojik ve estetik değil, fonksiyonel olarak da fayda sağlamaktadır. Biyolojik kanal, proje alanı içerisinde yine insan yapımı olan bir göletle sonlanmaktadır. Bu gölette biriken yağmur ve yüzey suları ile su ihtiyacının bir kısmının karşılanabilecek, bu şekilde su tüketimi azaltılarak ekonomik bir katkı da sağlanacaktır. Bunu yanı sıra biriken suyun Koca Çay’a deşarjı ile yazları kurak olan derenin su varlığını korunması sağlanabilecektir. Böylelikle oluşturulan biyolojik kanallar ile kent ekosistemine katkı sağlanması ve mikro-klima üzerinde iyileştirici bir işlev oluşturulması da mümkündür. Projede yapısal ve mekânsal tasarımın tamamlayıcı öğesi olarak ele alınan yeşil alanların ayırıcı/bağlayıcı olarak kullanılması peyzaj tasarımında benimsenen bir diğer ilkedir. Bu kapsamda, proje alanında parselleştirilerek çözülen yeşil çatı-teraslı mimari kütleler, özel yeşil alanlar etrafında toplanmıştır. Her parselin etrafını da yeşil zeminler çevrelemiştir. Yaz mevsimde yaşanacak iklimsel olumsuzlukların bertaraf edilmesine yardımcı olacak teras ve çatı bahçeleri ile bir yandan kullanıcılara maksimum yeşil alan sağlama amacı güdülmüş, diğer bir yandan ise yapılaşmış çevrenin ekolojik kalitesinin yükselmesine de katkı sağlanmıştır. Birbirini tekrar eden bu yeşil alan sitemi içerisinde; çocuk oyun alanı, hobi bahçesi, su öğeleri, meydanlar, kafeler, gölgelik elemanlar, kent mobilyaları yer almaktadır. Yeşil alan bütünlüğünün göz önünde bulundurulduğu bu sistemin bitkisel dokusu için ise büyük tepe taçlı yapraklı ağaçlar ve geniş çim yüzeyler düşünülmüştür. Bu şekilde konut alanları arasında kurulan geleneksel yapı, özel yeşil alanlarda yaratılan toplanma-etkinlikkomşuluk ilişkilerinin yaşanacağı sosyal yapı ile bütünleşmiş olacaktır. Projede; kamusal, yarı kamusal ve özel yeşil alan hiyerarşisi kurulmaya çalışılmıştır. Alanının batısında yer alan ve çevresinde kafe, kültürel tesis, kütüphane ve çarşı biriminin yer aldığı kamusal yeşil alan sistemi, gösteri, toplantı ve etkinliklere ev sahibi yapabilecek ölçülerde tasarlanmıştır. Burada kütüphane birimine doğru yükselen kot çim amfi ile çözülerek, daha doğal ve estetik bir yaklaşım benimsenmiştir. Çim amfi ile, insanlar için estetik ve cazip bulunan, sosyal birlikteliklere zemin hazırlayan bir kenstel aktivite alanı yaratılmak istenmiştir. Üstüne basmaya uygun yer örtücü bitkiler düşünülen çim amfide, yer yer gölgesinden faydalanılacak büyük tepe taçlı ağaçlar da yer alacaktır. Bunun yanı sıra alanda gölgelikler, küçük toplanma alanları, oturma birimleri, su öğesi gibi donatılara da yer verilecektir. Proje alanında yer alan eğitim birimi çevresinde, serbest çim yüzeyler, yaş gruplarına göre ayrılan çocuk kulüpleri, engelli çocuk parkları ve eğitici bahçeler düşünülmüştür. Proje alanının kuzeybatısında kalan spor biriminin çevresinde ise mevcut bitkisel doku korunarak oluşturulan pasif yeşil alanlar ve açık hava fitnes alanına yer alanı içinde sirkülasyon ağı, yaya ve araç kullanımına göre ayrılmıştır. Alanda araç geçişini minimuma indirecek yaya öncelikli çözümlemelere gidilmiştir. Yaya yolları ana 6 m ve tali 3 m olarak ayrılmış ve bisiklet yolları 2 m ile desteklenmiştir. Ayrıca tüm proje genelinde engelli ulaşımı ve kullanımını göz önünde bulunduran yaklaşımlar benimsenmiştir. Yaya yolları kenarlarında yürümeyi cazip kılacak şekilde bitkisel öğeler ve düzenlemeler yapılması, bunun yanı sıra pergolalar, oturma birimleri, çöp kutuları gibi kent mobilyalarına yer verilmesi önerilmektedir. Proje genelinde kullanılan kentsel mobilyaların doğru yerleştirilmesi, sayıca yeterli olması, güvenli, sağlıklı ve konforlu malzeme ve teknik ekipmandan oluşması çok önemlidir. Bütün bunlara ek olarak proje genelinde peyzaj alanlarının her mevsim kullanıma uygun olabilecek şekilde iklimsel koşullar göz önünde bulundurularak planlamasına özen gösterilmiştir. Planlamanın bitkisel kısmında, yörenin ekolojik koşullarına ve fiziksel yapısına uyumlu bitkilendirme yapılması önerilmektedir. Bununla birlikte bitkilerin yöresel uyumu dışında işlevsel ve görsel yanları da dikkate alınmalıdır. Projenin peyzaj tasarımı ve planlamasında gözetilen yaklaşımlar şu şekilde özetlenebilir Giriş 19. yüzyılda başlayan ve 20. yüzyılda artarak devam eden teknolojik gelişme ve hızlı nüfus artışının çevre üzerindeki etkileri olumsuzdur. Hava, toprak ve su kirliliğinin insan sağlığını tehdit eder boyutlara yükselmesi, hayvan ve bitki türlerinin nesillerinin tükenmeye yüz tutması, orman alanlarının daralması, çölleşme, erozyon, ozon tabakasının delinmesi, sera etkisi ve iklim değişikliği gibi küresel sorunların ortaya çıkması bu olumsuzlukların başında gelmektedir. 1950'li yıllardan başlayarak yaşanan ciddi çevre sorunları çevre korunmasında dünya çapında çözüm arayışlarına ve işbirliğine yol açmıştır. Bir grup sanayici ve iş adamının 1968'de kurmuş olduğu Roma Kulübü'nün "Sıfır Büyüme" önerisiyle başlatabileceğimiz çevre duyarlılığı örnekleri, 1972'de Stockholm'de düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı ile sağlıklı bir temele oturtulmuştur. Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından hazırlanan Ortak Geleceğimiz Raporu ile 1992'de Stockholm Konferansının devamı olarak düzenlenen Rio Zirvesi de çevre duyarlılığının evrensel tohumlarını ekmesi ve getirdiği yeni ilkeler açısından son derece yararlı olmuştur. Çevre sorunlarının kazandığı boyutlara koşut olarak yeni bir hukuk dalı da bir yandan çevresel değerlere hukuki güvence kazandırma yoluyla çevreyi koruma, öte yandan somut çevre sorunlarının çözümünde hukuki dayanak oluşturma yoluyla gelişmektedir. Çevreye ilişkin değerleri güvence altına alan hukuksal düzenlemeler çevre hukukunu doğurmuştur. Bu nedenle çevre hukuku, çevre değerlerinin hukuksal güvencelere bağlanmasıyla uğraşan bir hukuk dalı olarak tanımlanabilir. Çevre sözcüğünün belirsizliği nedeniyle çevre hukukunda sınır çizme zorluklar olduğu görülmektedir. Bu amaçla doğal ve yapay çevreyi içine alan bir tanım yaparak, çevre hukukunu, insanın doğal ve yapay çevresini oluşturan bileşenleri koruyan, geliştiren ve onların hukuksal durumlarını düzenleyen hukuk dalı olarak tanımlayabiliriz. ÇEVRE HUKUKUNUN TEMEL ÖZELLİKLERİ VE İLKELERİ Çevre hukuku yeni bir hukuk disiplinidir. Bunu dikkate alarak çevre hukukunun özelliklerini ve bundan yola çıkarak temel ilkelerini saptayabiliriz. Temel Özellikler Çevre hukuku, toplumun tüm aktörlerini devlet, kamusal-özel kuruluşlar, yerel yönetimler, bireyler ilgilendiren toplumsal bir hukuktur. Bu yönüyle dinamik bir hukuk dalıdır. Çevre toplumsal değişmelerle yakından ilgilidir. Bu açıdan kamu özel hukuk ayırımını aşan bir konumdadır. Hukukun konusunu insan oluşturur. Çevre hukukunda ise insana karşı canlıları ve doğayı koruma anlayışı da egemendir. Ayrıca, gelecek kuşaklar da hakkın konusunu oluşturmaktadır. Çevrenin sınır tanımaz niteliği, çevre hukukuna da yansımaktadır. Hava ve su kirliliği başta olmak üzere çevresel değerlerin sınırlarının çizilememesi sorunları sınır ötesi bir kimliğe büründürmekte ve çevre hukukuna uluslararası nitelik kazandırmaktadır. Çevre hukuku bilimsel gelişmelerle çok yakından ilgilidir. Çevre tahribatının ve derecesinin anlaşılabilmesi ve çevre standartlarının belirlenmesi teknolojik gelişmenin yarattığı olanaklarla gerçekleşebilir. Temel ilkeler Çevre hukukunda, çevreye zarardan sorumluluk "Kusursuz Sorumluluk " olmalı, kirletenlerin sorumluluğu da "Kirleten Öder" ilkesine göre düzenlenmelidir. "Kirleten Öder" ilkesi oluşmuş kirliliğin kirleticiye ödettirilmesiyle sınırlı kalmayıp kirliliğin oluşumunu engelleyen önlemleri alma sorumluluğunu da kapsayacak biçimde yorumlanmalıdır. Çevre hukukunun dayanması gereken en temel ilke ise "Önleyici Yaklaşım" olmalıdır. Çevreyi kirletenlerin kirlenmeden sorumlu tutulmaları ve meydana gelmiş kirliliğin giderilmesi son derece önemli bir gerekliliktir. Ancak, temel hedef çevrenin kirletilmesinin önlenmesi olmalıdır. Daha açık bir anlatımla çevre hukukunun temel yaklaşımı, çevre sorunlarını ortaya çıkmadan engellemeyi ve yatırım öncesi çevre duyarlılığını geliştirmeyi hedefleyen bir doğrultuda olmalıdır. ÇEVRE HAKKI VE TÜRK ÇEVRE MEVZUATI Çevre hukukunun gelişimi ve çevresel değerlere hukuksal güvenceler kazandırılması yolundaki örneklerin yaygınlaşmasıyla birlikte, çevre insan hakları felsefesi alanında tartışılmaya başlamış ve Üçüncü Kuşak İnsan Hakları ya da Dayanışma Hakları çerçevesinde değerlendirilen "çevre hakkı" gündeme gelmiştir. UNESCO'nun da insan hakkı olarak kabul ettiği "çevre hakkı" üçüncü kuşak insan hakları listesine eklenmiştir. Bu kuşak insan hakları içinde Barış Hakkı, Gelişme Kalkınma Hakkı, İnsanlığın Ortak Mirasından Yararlanma Hakkı ile birlikte değerlendirilmektedir. 1970'li yıllardan başlayarak çeşitli çevresel faaliyetler içinde olan ülkemizde yasal düzenleme boyutundaki ilk ve en önemli adım 1982 yılında Anayasamıza 56. madde ile çevre hakkı konularak atılmış ve çevre hakkı anayasal düzenleme ile Türk hukukuna girmiş, anayasal kurum olarak da "Çevre Koruması" kavramı getirilmiştir. Bu madde "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.’’ hükmünü içermektedir. Böylelikle 1982 Anayasası, hem koruma ödevi yükleyen ve hem de insan hakkı olarak düzenleme yapan anayasalar arasında yerini almıştır. Anayasamızda bu şekilde düzenlenen çevre hakkı bir insan hakkıdır. İnsan hakları ise, bütün insanlara insan oluşlarından dolayı tanınması gereken haklar bütünüdür. Çevre hakkı bu bütün içinde en temel insan hakkı olan yaşam hakkının, insan olmanın bir uzantısıdır. Bu niteliği ile de çevre hakkı sağlıklı ve dengeli bir biçimde yaşama hakkını ya da insancıl yaşam koşullarını tehdit eden her türlü çevre sorunlarının yaratılmasına karşı direnme hakkını ve talep hakkını içerir. Talep devlet tüzel kişiliğine karşı ileri sürülmekle birlikte, hakkın süjesi olan bireye de bir takım ödevler yükler. Çevre hakkının gerçekleşmesinde devletten "olumlu bir edim" beklenmesi söz konusu ise de, "bireyler" ile "özel tüzel kuruluşlar" da devlet gibi sorumluluk taşımaktadır. Bütün bu unsurların ortak çabası ve sorumluluğuyla gerçekleşmesi beklenen çevre hakkı işte bu nedenle Dayanışma Hakları adı altında da sınıflandırılmaktadır. Çevre hakkı ile sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olan birey, aynı zamanda böyle bir çevreden yararlanabilmek için onu korumak, geliştirmek ve yönetmekle ödevlidir.. Tüm bireylerin çevre hakkı vardır Fakat aynı bireyler çevreyi de bozmama yükümlülüğü altındadır. Bu niteliği ile çevre hakkı, günümüzde mülkiyet hakkının önündeki en önemli sınırlamadır. Günümüz ekonomik düzeni devlet müdahalesini dışlarken, çevre hakkı sınırladığı haklar sayısını sürekli arttırmaktadır. Serbest piyasaya devlet müdahalesi yoktur, ama çevre müdahalesi ve çevre hakkının baskısı vardır. Haklar kullanılırken çevreye zarar verilemeyecektir. Amaç tüm yurttaşların çevre haklarını kullanabilecekleri bir ortam hazırlamak ve yaşatabilmektir. Çevre hakkının ayırıcı başka bir özelliği de yararlananların sadece bugünkü kuşaklar olmamasıdır. Çevre hakkı bugünkü kuşakları ilgilendirdiği kadar, daha fazla gelecek kuşakları ilgilendirmektedir. Bu nedenle de çevre hakkı, hakların niteliğinin değişmesi ve hakkın öznesinin çeşitlenmesi bireyler yanında toplumlar, gelecek kuşaklar ve devletler sürecinin ürünüdür. Çevre hakkını, canlı varlıklar bütünün haklarına uzanan bir çizginin başlangıç noktası olarak değerlendirmek de olasıdır. İnsanlar için çevre hakkı, canlılar için de "sağlıklı ve dengeli bir çevre’ anlamına gelir ve bu sonuç, canlı varlıklara haklar tanımanın ilk aşamasıdır. 1982 Anayasası'nda 56. madde dışında çevre ile ilgili hükümler taşıyan başka maddeler de vardır. Mülkiyet hakkını düzenleyen 35. madde bu hakkın "kamu yararı amacıyla" sınırlanabileceğini ve mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükmünü içermektedir. Bu hükümle çevre hakkının niteliğine de uygun olarak mülkiyet hakkının çevreye zarar verici şekilde kullanılamayacağı, aksine çevre korunması yararına sınırlandırılabileceği kabul edilmektedir. Anayasanın 43. maddesi kıyılardan yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceğini düzenlemektedir. 44. madde devleti, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemekle görevlendirmiş, 45. madde de tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önleme görevini de devlete vermiştir. 57. madde ile devletin, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılaması düzenlenmiştir. Anayasa'nın 63. maddesi ile tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasında devlet görevlendirilmiştir. 169. madde ile de ormanların korunması ve genişletilmeside devletin görevleri arasında önem ve özellikle belirtilmiştir. Çevre hakkının bu boyutta hukukumuza girmesi, ülkemizde Türk Çevre Mevzuatının hukuki açıdan farklı özelliklere sahip, 1982 öncesi ve sonrası olmak üzere iki döneme ayrılmasına neden olmuştur. Birinci dönem, 1930'lu yıllardan beri kullanılmakta olan çeşitli konulardaki hukuki düzenlemeleri içermekte olup, bu yasalar çevre ile doğrudan doğruya ilgili olmamakla birlikte, çevre korunması amacına da hizmet eder biçimde kullanılagelmiş ve bir çok alanda hala etkin olmakta devam eden düzenlemelerdir. Bunlar, Belediyeler Kanunu, İl idaresi Kanunu, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Borçlar Kanunu, Yeraltı Suları Kanunu, Su Ürünleri Kanunu, Sular Hakkında Kanun, Limanlar Kanunu, Orman Kanunu, Gecekondu Kanunu, Köy Kanunu, Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu, Petrol Kanunu, Kara Avcılığı Kanunu gibi çevre ile ilgili çeşitli hükümler içeren önemli kanunlardır. 1982 Anayasası ile başlayan ikinci dönemde yapılan düzenlemeler ise dolaylı değil, doğrudan doğruya çevre korunması ve geliştirilmesine yönelik bir politika ile yasalar ve yönetmelikler çıkarılmıştır. Bu yeni dönemde hazırlanan yasalara örnek olarak; Çevre Kanunu, imar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, Milli Parklar Kanunu, Büyük Şehir Belediyeleri Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Maden Kanunu, Boğaziçi Kanunu, Kıyı Kanunu, Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname gsöterilebilir. ÇEVRE YÖNETMELİKLERİ Gürültü Kontrol Yönetmeliği Hava Kalitesini Kontrol Yönetmeliği Su Kirliliğini Kontrol Yönetmeliği Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği vRadyasyon Güvenliği Yönetmeliği gibi uygulamayı yönlendirici önemli yönetmelikler çıkarılmıştır. Gazete Haberi COĞRAFYANIN TANIMI VE KONUSU YARDIMCI BİLİMLERİ , B**ÜMLERİ VE ÖZELLİKLERİ Tanımı Coğrafya, geoYer ile graphein tasvir etmek sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Coğrafyanın konusu yeryüzüdür. Coğrafyanın konusu içerisine yaşam içerisinde var olan bir çok şey girmektedir. Örneğin çevreyi oluşturan taşkürelitosfer,sukürehidrosfer,havaküreatmos fer ve canlılar küresi biyosfer coğrafyanın araştırması kaps***** girmektedir. Coğrafya insanın yaşadığı doğal çevre ile ilişkilerini konu edinen bir tanımı yapılırken en çok yapılan hatalardan biri de coğrafyayı sadece bir dağın yüksekliğini bilmek yada bir akarsuyun kaç km olduğunu bilmek sanmaktır. Biraz önce yapılan açıklamadan da anlaşılacağına göre doğal ortam ve bu doğal ortamın etkileri önemlidir. Bir coğrafyacı dağların yüksekliğini tam olara k bilmeyebilir ama o dağın tarım,ulaşım,turizm ve nüfuslanma üzerindeki etkilerini çok bilir. Coğrafya Biliminin İlkeleri Her bilim dalının olduğu gibi coğrafyanın da kendine özgü metot ve ilkeleri bulunmaktadır. Coğrafya bir olayı incelerken şu ilkelerden yararlanmaktadır. Bu ilkeler şunlardır ; 1. Nedensellik İlkesi Coğrafi olayların araştırılması sırasında olayların nedenleri sorulmakta ve bunlara yanıtlar aranmaktadır. Örneğin Yağmur nasıl yağmaktadır ? , Deprem neden olan faktörler nelerdir ? 2. Dağılış İlkesi Coğrafi olayların yeryüzündeki dağılımı incelenmektedir. Coğrafyacı bir olayın sadece nedenini araştırmakla kalmaz bu olayın yeryüzü genelinde dağılımını da incelemektedir. Yukarıda sorulan soruları coğrafyacı şöyle devam eder ; Yağmurun ülkemizdeki coğrafi dağılımı nasıldır ? Türkiye’de depremler hangi sahalarda daha fazladır ? ağılış ilkesi sadece coğrafya ya haz bir özelliktir. 3. Karşılıklı İlgi İlkesi Coğrafi olayların birbirleri ile olan bağlantıları da incelenmektedir. Örneğin Yağışın basınçla , sıcaklığın Güneş ışınlarının düşme açısı ile olan ilişkisi ya da Dağlık ve engebelik alanların nüfus ve yerleşme üzerindeki etkileri de incelenmektedir. Coğrafya Biliminin Yararlandığı Diğer Bilim Dalları 1. Astronomi Uzay bilimi 2. Jeoloji Yer Bilimi 3. Jeofizik Dünyanın iç yapısının inceleyen bilim dalı 4. Hidroloji Sular bilimi 5. Meteoroloji Atmosfer olaylarını inceleyen bilim dalı 6. Kartografya Harita bilimi 7. Zooloji Hayvan bilimi 8. Botanik Bitki bilimi 9. Antropoloji İnsan bilimi İnsan ırklarını inceleyen bilim dalı Toplum inceleyen bilim dalı Nüfus bilimi COĞRAFYANIN B**ÜMLERİ Coğrafya incelemiş olduğu konuları göre iki bölüme ayrılmaktadır 1. Genel Coğrafya A. Fiziki Coğrafya a Jeomorfoloji b Klimatoloji c Biyocoğrafya d Hidrografya B. Beşeri Coğrafya C. Ekonomik Coğrafya 2. Yerel Coğrafya A Bölge Coğrafyası B Ülke Coğrafyası C Kıta coğrafyası 1. GENEL COĞRAFYA Fiziki beşeri ve ekonomik olayların yeryüzünün tamamında ayrı ayrı ele almaktadır. Olayların meydana geliş nedenleri ve dağılışları incelenmektedir. Gözlem ve karşılaştırma yapılarak olaylar bir sınıflandırmaya çalışmaktadır. Genel coğrafya incelemiş olduğu konular bakımından üç bölüme ayrılmaktadır. A Fiziki Coğrafya Yüzey şekilleri başta olmak üzere okyanuslar denizler göller ve akarsular gibi su küreyi oluşturan unsurlar da inceleme alanına girmektedir. Fiziki coğrafya denizlince yeryüzünün dış görünümü aklımıza gelmelidir. Jeomorfoloji Yüzey şekilleri bilimi Yeryüzü şekillerinin oluşumlarını araştırır. bunları sınıflandırır. Örneğin Depremlerin meydana gelmesi . akarsuların oluşturmuş olduğu şekiller , buzul ve rüzgarların meydana getirdiği yer şekilleri jeomorfolojinin inceleme alanına girmektedir. Klimatoloji İklim Bilgisi Yeryüzündeki iklim tiplerini ve bu iklim tiplerinin coğrafi dağılımını incelemektedir. Örnek vermek gerekirse Tropikal iklimi meydana getiren şartlar ve bu iklimin görüldüğü yerler klimatoloji biliminin kapsamı alanına girmektedir. Biyocoğrafya Canlılar coğrafyası İnsan hariç yeryüzündeki diğer canlıların hayvan ve bitki coğrafi dağılışını ve bu bu dağılışı etkileyen fiziki şartları incelemektedir. Örneğin küçük baş hayvanların dağılım alanları ve bu dağılımda etkili olan iklim koşulları ve yer şekillerinin etkisi biyocoğrafyanın konusudur. Hidrografya sular coğrafyası Denizler , göller, akarsular ile yeraltı sularının özelliklerini inceler dağılışlarını açıklar . B Beşeri Coğrafya Yeryüzündeki insan topluluklarının doğal ortamla olan ilişkilerini incelemektedir. İnsanlara ait tüm özellikler beşeri coğrafyanın konusu içerisinde yer almaktadır. Örneğin İnsanların sayısı , yıldan yıla değişimi bu değişimde etkili olan faktörler , İnsanların yaş cinsiyet , medeni durum, çalışma koşulları , eğitim seviyesi gibi özellikleri beşeri coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır . C Ekonomik Coğrafya İnsanların yapmış olduğu faaliyetler ekonomik coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır. Tarımı etkileyen şartlar , tarım ürünlerinin yetişme şartları , tarım ürünlerinin coğrafi dağılışı yine aynı sanayi , ulaşım, ticaret ve turizmi etkileyen olaylar da ekonomik coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır. 2. YEREL COĞRAFYA Genel coğrafyanın incelemiş olduğu tüm konular yerel coğrafyanın konuları arasında yer almaktadır. Ancak yerel coğrafya olayları incelerken bir sınır belirtmektedir ve olayları daha dar bir çerçeve de incelemektedir. Örneğin rüzgar oluşumuna neden olan faktörler genel coğrafyanın klimatoloji biliminin kapsamı içerisindedir. Ancak Türkiye’de etkili olan rüzgarlar yerel rüzgarlar yerel coğrafyanın konusuna girer. COĞRAFİ KONUM,MATEMATİK KONUM,PARALEL VE MERİDYENLERİN ÖZELLİKLERİ, Coğrafi Konum Herhangi bir yerin Dünya üzerinde bulunduğu alana coğrafi konum denir. A. ÖZEL KONUM Herhangi bir yeri diğer yerlerden ayıran, sahip olduğu kendine has özelliklerin tümüne özel konum denir. Özel konum, insanları, çevreyi, ülkelerin ekonomik ve politik durumunu çok yönlü etkiler. Dünya üzerinde, özel konum etkisine şu örnekler verilebilir Norveç, Japonya, İngiltere, İzlanda gibi deniz ve okyanuslara komşu ülkeler balıkçılıkta ileri gitmişlerdir. Kuzeybatı Avrupa kıyıları, yüksek enlemlerde bulunmasına rağmen, Gulf – Stream sıcak su akıntısının etkisiyle ılıman bir iklime sahip olmuştur. Orta Asya ve Orta Avrupa denizlere uzak olduğu için karasal bir iklime sahip olmuştur. Kanarya, Havai, Kıbrıs, vb. adalar, deniz ve hava yollarının gelişmesiyle ikmal ve uğrak yeri haline gelmişlerdir. Buna bağlı olarak bu adaların önemi artmıştır. Türkiye’nin Özel Konumu ve Sonuçları Türkiye, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birbirine en çok yaklaştığı yerde bulunur. Farklı kültürlerin kurulduğu, Dünya’nın en eski kültür hazinelerine sahiptir. Dünya’da en fazla petrol çıkaran ülkelere komşudur. Üç tarafı denizlerle çevrilidir ve yeryüzü şekilleri çeşitlidir. Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazlarına sahiptir. Türkiye’nin ortalama yükseltisi fazladır. Yaklaşık 1132 m Yükselti batıdan doğuya doğru gidildikçe artmaktadır. Zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. MATEMATİK KONUM Herhangi bir yerin, Dünya üzerinde bulunduğu alanın, enlem ve boylam dereceleriyle belirtilmesine matematik konum denir. TÜRKİYE’NİN MATEMATİK KONUMU VE SONUÇLARI Türkiye, 36° – 42° Kuzey paralelleri ile 26° 45° Doğu meridyenleri arasında yer alır. Diğer bir ifadeyle, Türkiye Ekvator’un kuzeyinde ve Greenwich’in doğusunda bulunan bir ülkedir. Türkiye’nin matematik konumunun sonuçları şöylece sıralanabilir Doğu – batı istikametinde 76 dakika yerel saat farkı bulunur. Aynı anda tek ortak saat kullanılır. Çünkü doğu – batı yönünde fazla geniş değildir. Güneş ışınları hiçbir zaman dik açıyla gelmez. İki meridyen arası uzaklık yaklaşık olarak 85 – 86 km dir. Orta kuşakta yer alır. Mevsimler belirgin olarak görülür. Kışın cephesel yağışlar fazladır. Güneyden kuzeye gidildikçe güneş ışınlarının geliş açısı küçülür. Güneyden kuzeye gidildikçe cisimlerin gölge boyu uzar. Güneyden kuzeye gidildikçe gece – gündüz süreleri arasındaki fark artar. Kuzeyden esen rüzgârlar sıcaklığı düşürürken, güneyden esen rüzgârlar sıcaklığı yükseltir. Dağların güney yamaçları daha sıcaktır. Buna bağlı olarak güney yamaçlarda yerleşmeler fazladır. Bir cismin öğle vakti gölgesi daima kuzeydedir. PARALEL ENLEM Ekvator’a paralel olarak çizildiği varsayılan hayali çemberlere paralel denir. Paralel çemberlerinin, Başlangıç paraleline Ekvator olan uzaklığının açı cinsinden değerine ise enlem denir. Enlem ve paralel birbirlerinin yerine kullanılırlar. Paralellerin Özellikleri Ekvator’un 90 kuzeyinde, 90 da güneyinde olmak üzere, toplam 180 paralel bulunur. Başlangıç paraleli Ekvator’dur. En büyük paralel dairesi Ekvator’dur. Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe paralellerin boyları kısalır. Buna karşılık paralel numaraları büyür. İki paralel arası uzaklığa bir enlem derecesi denir. Matematik konumu daha ayrıntılı olarak belirleyebilmek için, her paralel dairesi 60 dakikaya, her dakika 60 saniyeye bölünmüştür. 90° paralelleri nokta halindedir. Paraleller birbirleriyle kesişmezler, birleşmezler. Paraleller doğu – batı doğrultusunda uzanırlar. Ekvator ile dönenceler arasında kalan enlemlere alçak enlemler, dönenceler ile kutup daireleri arasında kalan enlemlere orta enlemler, kutup daireleri ile kutup noktaları arasında kalan enlemlere de yüksek enlemler denir. Ardışık iki paralel arası uzaklık yaklaşık olarak 111 km dir. Bu uzaklıktan yararlanarak kuzey güney doğrultusunda ve aynı meridyen üzerinde bulunan iki nokta arasındaki uzunluk hesaplanabilir. Paraleller arası uzunluk işlemlerinde şu yol takip edilir Aralarında uzaklığı sorulan noktalar arasındaki enlem farkı bulunur. İstenilen merkezlerin her ikisi de aynı yarım kürede ise, numarası büyük paralelden küçük paralel çıkarılır. Farklı yarım küredeler ise paraleller toplanır. Bulunan paralel farkı sabit uzaklık olan 111 ile çarpılır. Enlemin Etkileri Enlem; iklimi, güneş ışınlarının düşme açısını, sıcaklık dağılışını, denizlerin tuzluluk oranlarını, gece ile gündüz arasındaki zaman farkını, kalıcı kar sınırı yükseltisini, yerleşme ve tarım faaliyetlerinin sınırını, bitki örtüsü çeşitliliğini, toprak çeşidini, akarsu rejimlerini, tarım ürünleri çeşitliliğini, yerleşme biçimini, hayvanların dağılışını, vs. etkiler. MERİDYEN BOYLAM Bir kutuptan diğer kutba ulaşan, paralelleri dik açıyla kesen hayali yarım çemberlere meridyen denir. Meridyenlerin, Başlangıç meridyenine Greenwich olan uzaklığının açı cinsinden değerine ise boylam denir. Meridyen ve boylam birbirlerinin yerine kullanılırlar Meridyenlerin Özellikleri Başlangıç meridyeninin 180 doğusunda, 180 de batısında olmak üzere, toplam 360 meridyen vardır. Başlangıç meridyeni İngiltere’nin başkentindeki Greenwich istasyonundan geçen meridyendir. İki meridyen arası uzaklığa bir boylam derecesi denir. Koordinatlarla bir yeri daha iyi belirleyebilmek için, her meridyen derecesi 60 dakikaya, her dakika 60 saniyeye bölünmüştür. Ekvator üzerinde iki meridyen arası uzaklık 111 km dir. Kutuplara doğru gidildikçe bu uzaklık azalır. Türkiye üzerinde ise iki meridyen arası uzaklık, yaklaşık olarak 85 – 86 km dir. Bütün meridyenlerin boyları birbirine eşittir. Aynı meridyen üzerinde bulunan bütün noktaların Güneş karşısından aynı anda geçtiklerinden yerel saatleri aynıdır. Meridyen dereceleri Greenwich’ten doğuya ve batıya gidildikçe büyür. Meridyenler kuzey – güney doğrultusunda uzanır. Bütün meridyenler kutuplarda birleşirler. Meridyenler bir paralel boyunca birbirlerinden eşit uzaklıkta bulunurlar. Ardışık iki meridyen arasındaki yerel saat farkı 4 dakikadır. Boylamın Etkileri Boylamın Dünya üzerindeki en belirgin etkisi, yerel saat farklarını oluşturmaktır. YEREL SAAT HESAPLAMALARI,ORTAK SAAT,SAAT DİLİMLERİ,TARİH DEĞİŞTİRME ÇİZGİSİ YEREL SAAT Herhangi bir yerde, Güneş’in en tepede olduğu ana ya da gölge boyunun en kısa olduğu ana öğle vakti denir. Öğle vakti gün ortasıdır ve saat olarak kabul edilir. Buna göre ayarlanan saat dilimine yerel saat denir. Yerel saat farkları, meridyenlerden faydalanılarak hesaplanabilir. Yerel saat hesaplarını yapabilmek için şunları öğrenmekte fayda vardır Aynı meridyen üzerinde bulunan bütün noktaların öğle vakitleri aynı anda olur ve yerel saatleri birbirine eşittir. Aynı meridyen üzerinde bulunan noktaların yerel saatleri birbirine eşit olmasına rağmen 21 Mart ve 23 Eylül tarihleri hariç Güneş’in doğma ve batma saatleri farklıdır. Bunun nedeni, Dünya ekseninin 23° 27′ eğik olmasıdır. ORTAK SAAT ULUSAL SAAT Çalışma hayatında, yerel saatlerin hepsini kullanmak mümkün değildir. Ticari ve ekonomik ilişkilerin kolaylaştırılması, haberleşme ve ulaşım hizmetlerinin hızlı ve düzenli bir şekilde yapılabilmesi için, yerel saatten farklı olarak, ortak saat ya da ulusal saat uygulamasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle her ülkenin, kendisine en uygun meridyenin yerel saatini bütün ülke sınırlarında geçerli hale getirmesiyle oluşan saate ortak saat adı verilmektedir. Doğu – batı doğrultusunda geniş olan ülkeler Kanada, Çin, vb. aynı anda birden çok ortak saat kullanırlar. Ancak doğu – batı yönünde dar olan ülkeler Türkiye, İtalya, Bulgaristan, İspanya, vb. ise aynı anda tek ortak saat kullanırlar. Türkiye’de, 1978 yılına kadar, 2. saat diliminde yer alan 30° Doğu meridyeninin yerel saati ortak saat olarak kullanılmıştır. 1978 yılından sonra, güneş ışınlarından daha fazla yararlanarak enerji tasarrufu sağlamak amacıyla, ileri ve geri saat uygulamasına geçilmiştir. Şöyle ki; • Yaz döneminde 3. saat dilimine giren 45° Doğu meridyeninin yerel saati esas alınarak ileri saat uygulamasına geçilmiştir. • Kış döneminde ise 2. saat dilimine giren 30° Doğu meridyeninin yerel saati esas alınarak SAAT DİLİMLERİ ULUSLARARASI SAAT Bilim ve tekniğin hızla gelişmesiyle ülkeler arası ekonomik ve siyasi ilişkilerin artması, buna bağlı olarak iletişimin hızlı olması uluslararası saatin doğmasına yol açmıştır. Bu sebeple saat dilimleri oluşturulmuştur. Dünya üzerinde 24 saat dilimi vardır. Saat dilimi hesaplamalarında yaz ayları temmuz ,ağustos,haziranibaresi geçiyor ise Türkiye için 3 doğu saat dilimi45 doğu Meridyeniböyle bir ifade geçmiyor ise 2 doğu saat dilimi 30 doğu meridyeni saat dilimi arası 15 meridyen vardır ve dolayısıyla 4X15 60 dk saat dilimleri arası zaman farkı vardır…. TARİH DEĞİŞTİRME ÇİZGİSİ Dünya’nın doğu ve batı yarım kürelerinin uç noktaları arasında bir günlük zaman farkı vardır. Bu nedenle, Başlangıç meridyeninin devamı olan 180° meridyeni, tarih değiştirme çizgisi olarak kabul edilmiştir. • 180° boylamının batısına doğru gidildiğinde, Doğu Yarım Küre’ye geçildiği için, tarih 1 gün ileridir. 180° boylamının doğusuna doğru gidildiğinde, Batı Yarım Küre’ye geçildiği için, tarih 1 gün geridir. ZAMAN PROBLEMLERİ 1. Yerel saat problemleri Yerel saat problemlerinde şu yol takip edilir a. İstenilen merkezlerin her ikisi de Greenwich’in batısında ya da doğusunda ise, boylam numarası büyük olandan küçük olan çıkarılır. İstenilen merkezlerden birisi Greenwich’in doğusunda diğeri batısında ise boylamlar toplanır. Buna göre; – Boylam farkı bulunur. – Bulunan boylam farkı sabit zaman farkı olan 4 ile çarpılarak yerel saat farkı hesaplanır. b. Dünya batıdan doğuya doğru döner. Bu nedenle, doğuda yerel saat batıya göre daima ileridir. Batıda ise yerel saat doğuya göre daima geridir. Buna göre; – Batıdaki bir noktanın yerel saati verilecek, doğudaki bir noktanın yerel saati sorulacak olursa, doğuda yerel saat daima ileri olacağından aradaki yerel saat farkı toplanır. – Buna karşılık, doğudaki bir noktanın yerel saati verilir, batıdaki bir noktanın yerel saati sorulursa, batı daima geri kalacağından aradaki yerel saat farkı çıkarılır. 2. Güneş Problemleri Güneş’in doğma ve batma saati ile ilgili problemlerde şu yol takip edilir a. Yerel saat problemlerinde anlatıldığı gibi iki nokta arasındaki yerel saat farkı bulunur. b. Dünya, batıdan doğuya doğru döndüğü için, doğuda Güneş batıya göre daima erken doğar, batar. Batıda ise Güneş, doğuya göre daima geç doğar, batar. Buna göre; – Batıdaki bir noktada Güneş’in doğma saati verilir, doğudaki bir noktada Güneş’in doğma saati sorulursa, doğuda Güneş erken doğacağından aradaki yerel saat farkı çıkarılır. – Eğer tersi sorulursa, batıda Güneş geç doğacağından aradaki yerel saat farkı toplanır. GÜNEŞ SİSTEMİ ,DÜNYANIN ŞEKLİ VE SONUÇLARI,ÖZEL PARALELLER Dünyamız Samanyolu Galaksisi’ndeki yıldız sistemlerinden güneş sisteminde yer alır. DÜNYAMIZ ve EVREN Evren İçinde milyarlarca gökcisminin bulundu-ğu sonsuzluk ve onun içindeki varlıklar bütünü-dür. Evren içerisindeki cisimlerin başlıcaları şunlardır. Yıldız Sahip oldukları enerji ile çevresine ısı ve ışık veren gök cisimleridir. Güneş bir yıldızdır. Gezegen Bağlı olduğu yıldız ve kendi ekseni etrafında dönen, ısı ve ışık saçmayıp bağlı olduğu yıldızdan aldıkları ışıkları yansıtan gök cisimleridir. Dünya, Merkür. Uydu Gezegenlerden küçük onların çevresinde dönen gökcisimleridir. Ay. Nebula Evrendeki kızgın gaz ve toz bulutlarıdır. Andromeda. Meteor Atmosfere girince ateş külçesi duru-muna dönüşen Evrendeki başıboş dolaşan kayaçlardır. Galaksi Birden fazla yıldız sisteminin oluştur-duğu büyük sistemlerdir. Güneş sisteminin yer aldığı Samanyolu Galaksisi. Yıldız Sistemi Bir yıldız ve onun çekim gücünün etkisi altındaki gezegenler ve diğer gökci-simlerinden oluşan sistemlerdir. Güneş sistemi. Güneş Sistemi Güneş’in çekim gücü etki-sindeki 9 gezegen, uyduları ve diğer gökcisim-lerinin oluşturduğu bir sistemdir. Güneş sisteminde yer alan gezegenlerin uzaklık ve büyüklük sıralanışı şöyledir. DÜNYA’ NIN ŞEKLİ VE BOYUTLARI Dünya’ nın şekli tam bir küre olmayıp kutuplar-dan biraz basık, Ekvator bölgesinde ise daha şişkin küreye yakın bir şekildir. Dünya’ nın bu özel şekline GEOİD denir. Dünya ile ilgili tespit edilmiş başlıca boyut bilgileri şunlardır Ekvator çevresi km Kutuplar çevresi km Ekvator yarı çapı km Kutup yarıçapı km Basıklık oranı 1/297 Yüzölçümü 510 milyon km2 Hacmi km3 Özel Paraleller Bazı paralellerin yerleri, güneş ışınlarının yere değme açısına bağlı olarak doğa tarafından belirlenmiştir. Bunlar Ekvator Dönenceler Kutup Daireleri Kutup Noktaları EKVATORUN ÖZELLİKLERİ En uzun paraleldir. Güneşin önünden en hızlı geçen noktaların oluşturduğu paraleldir. Dünya’nın eksen çevresindeki dönüş hızı Ekvator’da yaklaşık 1670 km/saat’tir. Güneş ışınlarını 21 Mart ve 23 Eylül’de dik açıyla alır. Yıl boyunca sıcak olduğundan termik alçak basınç kuşağıdır. Yükseltici hava hareketleri görüldüğü için bol yağış alır. Gece ve gündüz süreleri yıl boyunca birbirine eşit ve 12′şer saattir. Dönencelerin Özellikleri Yerleri, yer ekseninin eğikliğine bağlı olarak belirlenen Dönenceler, 23 27′ Kuzey ve Güney paralelleridir. Kuzey Yarım Küre’dekine Yengeç Dönencesi, Güney Yarım Küre’dekine Oğlak dönencesi denir. Orta kuşak ile Tropikal kuşağı birbirinden ayırırlar. Güneş ışınlarının düz zeminlere dik geldiği en son noktalardır. Yengeç Dönencesi 21 Haziran’da, Oğlak Dönencesi 21 Aralık’ta Güneş ışınlarını dik açı ile alır. Kutup Noktalarının Özellikleri 90. Kuzey ve Güney paralelleridir. Güneş ışınlarının düz zeminlere en dar açıyla geldiği yerlerdir. Sürekli soğuk olduğundan kutuplar ve çevresinde yıl boyunca termik yüksek basınç kuşakları oluşur. Aydınlanma çemberinin 21 mart ve 23 Eylül’de teğet geçtiği yerlerdir. Bir yıl içinde 6 ay sürekli gündüz, 6 ay sürekli gece yaşanır. Çizgisel hızın sıfır, yerçekiminin en fazla olduğu yerlerdir. Kutup Dairelerinin Özellikleri Yerleri, yer ekseninin eğikliğine bağlı olarak belirlenen Kutup Daireleri, 6633′ Kuzey ve Güney paralelleridir. Kutup kuşağı ile Orta kuşağı birbirinden ayırırlar. Aydınlanma çemberinin yıl içinde yer değiştirdiği ve 21 Haziran ile 21 Aralık’ta teğet geçtiği paralellerdir. 21 Haziran’da Kuzey Kutup Dairesi’nde, 21 Aralık’ta Güney Kutup Dairesi’nde 24 saat gündüz yaşanır. Dünyanın Geoid Şekline Bağlı Sonuçlar Dünya’nın geoid şekli nedeniyle, yerçekimi Ekvator’dan kutuplara doğru artar Dünya, geoid değil de küre şeklinde olsaydı, yerçekimi Dünya’nın her yerinde aynı olurdu. Dünya’nın geoid şekli nedeniyle Ekvator diğer paralellerden ve meridyenlerden daha uzundur. Dünya küre şeklinde olsaydı, Ekvator çevresi kutupları çevreleyen iki meridyenin uzunluğu birbirine eşit olurdu. Ekvator çevresi = km Kutuplar çevresi= DÜNYA’ NIN ŞEKLİNİN SONUÇLARI 1. Ekvator’dan kutuplara gidildikçe yerçekimi artar. 2. Güneş ışınlarının düşme açısı kutuplara gidildikçe daralır. 3. Paralellerin boyları kutuplara gidildikçe küçülür. 4. Meridyenlerin arası kutuplara gidildikçe daralır. 5. Yeryüzünden yükseldikçe görülen alan genişler. 6. Dünya’ nın dönüş hızı Ekvator’dan kutup-lara doğru gidildikçe azalır. Ekvator’da 1670 km/saat Kutuplarda O km/saat 7. Kuzey kutbundan güneye gidildikçe Kutup Yıldızının görünüm açısı küçülür. 8. Doğuya gidildikçe Güneş daha erken batar. 9. Dünya’nın bir yarısında gece diğer yarısında gündüz yaşanır. 10. Ay tutulmasında Dünya’nın gölgesi Ay üzerine daire biçiminde düşer. 11. Ekvator’dan kutuplara doğru sıcaklık azalır. 12. Ekvator çemberi, meridyenlerden ve para-lellerden daha uzun olur. Örnek 1993/ÖYS İki meridyen arasındaki uzaklığın Ekva-tor’dan kutuplara gidildikçe azalmasının nedeni, aşağıdakilerden hangisidir? A Dünya’nın şeklinin geoid olması B Meridyen boylarının eşit olması C Paraleller arasında kalan meridyen yay-larının eşit olması D Eksenin Ekvator düzlemini dik kesmesi E Ekvator düzlemi ile eklipliğin çakışmaması Yanıt A Termik Basınç Kuşakları Dünya’nın küreselliği nedeniyle ısınma ve soğumaya bağlı oluşan basınçlara termik basınç denir. Güneş ışınlarını, yıl boyunca dik ve dike yakın açılarla alan Ekvator fazla ısınır. Isınan hava genleşerek yükselir ve basınç düşer. Kutuplar, ışınları dar açı ile aldığından her zaman hava ağır olduğu için yere çöker ve basınç yükselir. Dünya’nın küreselliği nedeniyle, Kutup Yıldızı’nın görünüm açısı Kuzey Kutbu’ndan Ekvator’a doğru daralır. Bu nedenle 60. Kuzey paralelinde 60° açı ile görülen Kutup Yıldızı Güney Kutbu’nda görülmez. Dünya’nın küreselliği nedeniyle hep aynı yönde hareketle başlangıç noktasına ulaşılır. 1519 yılında Macellan tarafından, hep batıya gidilerek çıkış noktasına varılabileceği düşüncesi ile İspanya’nın Cadiz Körfezi’ndeki Sancular Limanı’nda başlatılan ve aynı limanda 1522 yılında son bulan Dünya seyahati ile bu sonuca ulaşılmıştır. DÜNYA’NIN HAREKETLERİ Dünya’nın Kendi Ekseni Etrafında Dönmesi Günlük Hareket Dünya kendi ekseni etrafındaki dönüşünü, batıdan doğuya doğru 24 saatte tamamlar. Buna 1 gün denir. Dünya, kendi ekseni etrafında atmosfer ile birlikte döndüğü için bu dönüş hissedilmez. Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki hızı en fazla Ekvator üzerindedir. Bu hız saatte 1670 Dünya’nın Kendi Ekseni Etrafındaki Dönüşünün Sonuçları Gece ve gündüz birbirini takip eder. Güneş ışınlarının günlük geliş açıları değişir. Günlük sıcaklık farkları meydana gelir. Bunun sonucunda; – Fiziksel çözülme oluşur. – Günlük basınç farkları oluşur. – Meltem rüzgârları oluşur. Merkez kaç kuvveti meydana gelir. Bunun sonucunda; – Sürekli rüzgârların Alize, Batı, Kutup yönlerinde sapmalar meydana gelir. – Okyanus akıntıları Gulf – stream, Labrador, vs. halkalar oluşturur ve yönlerinde sapmalar olur. Yerel saat farkları meydana gelir. Cisimlerin gün içindeki gölge uzunlukları değişir. Güneş doğuda erken doğar, batar ve batıda geç doğar, batar. Dinamik basınç kuşakları meydana gelir. DÜNYANIN HIZI Dünyanın uzayda birden çok hareketi bunlardan dünyanın kendi ekseni ve Güneş etrafındaki hareketi sırasındaki hızını inceleyeceğiz. 1-YÖRÜNGEDEKİ HIZI ünya güneş etrafında dönerken saatte107 bin km hızla hız dünya güneşe yaklaştığı zaman fazlalaşırken ,güneşten uzaklaştığı zaman hız bu hız şimdikinin iki katı olsaydı o zaman, bir gün 24 saat bir yıl 182,5 yarıya inseydi bir gün24 saat ,bir yıl 730,5 gün olurdu. 2-KENDİ EKSENİ ETRAFINDAKİ HIZI AAÇISAL HIZ Dünyanın birim zaman içinde taradığı açıya denir. 1-Dünyanın bir saatteki açısal hızı 15º dir. 2-Dünyadaki bütün meridyenler 24 saatte 360º lik aşıyla dönerler. 3-Her meridyenin açısal hızı eşittir. 4-Açısal hız meridyenlere bağlıdır. BÇİZGİSEL HIZEnlemlere bağlıdır. Çizgisel hız ekvatordan kutuplara doğru gittikçe fazla hız saatte 1670km hız dünyanın 1 saatteki hızı 15º olduğu kabul edilip 15×111=1670 km şeklinde hızın farklı olması sonucunda 1-Yerçekimi ekvatordan kutuplara gidildikçe artar. 2-Güneş ekvatorda çabuk doğar çabuk süre ekvatordan kutuplara gidildikçe dolayı ekvatorda tan ve gurup vakitleri yoktur. 3-Gece – gündüz süresi en az ekvatorda değişirken en az kutuplarda değişir. 4-İki meridyen arasındaki zaman farkı her yerde aynı olur. NOT Eğer çizgisel hız iki katına çıksaydı 1 gün 12 saat bir yıl gün olurdu. DÜNYANIN GÜNEŞ ETRAFINDA YILLIK HAREKETİ VE SONUÇLARI EKSEN EĞİKLİĞİ 1. Dünya, kendi ekseni etrafındaki günlük dönüşünü sürdürürken, bir yandan da Güneş’in çevresinde dolanır. Dünya, Güneş etrafındaki dönüşünü elips şeklindeki bir yörünge üzerinde 365 gün 6 saatte tamamlar. Buna 1 yıl denir. Dünya, 939 milyon km lik yörüngesi üzerinde saatte 108 bin km. hızla hareket eder., ELİPS BİÇİMİNDEKİ YÖRÜNGENİN SONUÇLARI Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığı sabit değildir. Bazen yaklaşırken, bazen uzaklaşır. Bunun nedeni, Dünya yörüngesinin elips şeklinde olmasıdır. Dünya’nın Güneş’e en yakın olduğu 3 Ocak tarihine Perihel Günberi denir. Dünya’nın Güneş’ten en uzak olduğu 4 Temmuz tarihine ise Afel Günöte denir. *NOTDünya’nın Güneş’e yaklaşıp uzaklaşması, Dünya üzerindeki sıcaklık dağılışını belirgin olarak etkilemez. Sıcaklık dağılışını etkileyen temel etken güneş ışınlarının geliş açısıdır.* Dünya’nın hızı sabit değildir. Hız, günberi tarihinde artarken, günöte tarihinde azalır. Bunun sonucunda; – Mevsim süreleri farklıdır. – Eylül ekinoksu iki günlük gecikmeyle gerçekleşir. – Şubat ayı iki gün kısa sürer. Dünya’nın Güneş Etrafındaki Dönüşünün Sonuçları Mevsimlerin oluşmasına ve değişmesine neden olur. Mevsimlik sıcaklık farkları meydana gelir. Kara ve denizler arasında sıcaklık farkları oluşur. Muson rüzgârları meydana gelir. Gece – gündüz uzunlukları değişir. Güneş’in ufuk üzerinde doğduğu yer ve saat ile, Güneş’in ufukta battığı yer ve saat değişir. Güneş ışınlarının yeryüzüne düşme açıları değişir. Cisimlerin gölge boyları değişir. Aydınlanma çemberi mevsimlere göre yer değiştirir. Güneş ışınları yıl boyunca dönencelere bir kez, dönenceler arasına iki kez dik düşer. Dünya’nın Eksen Eğikliği Dünya’nın elips şeklindeki yörüngesinden geçen düzleme Ekliptik yörünge düzlemi, Ekvator’dan geçen düzleme ise Ekvator düzlemi denir. Dünya ekseninin 23°27′ eğik oluşunun sonuçları şunlardır Güneş ışınlarının yeryüzüne düşme açısı yıl boyunca değişir. Güneş’in doğuş ve batış saatleri ile yerleri değişir. Aydınlanma çemberinin sınırı mevsimlere göre değişir. Mevsimlerin oluşumuna neden olur. 21 Aralık’ta Güney Yarım Küre’nin, 21 Haziran’da ise, Kuzey Yarım Küre’nin Güneş’e daha dönük olmasına neden olur. Gece ile gündüz süreleri arasındaki farkın, Ekvator’dan kutuplara gidildikçe artmasına neden olur. Yıl içinde cisimlerin gölge uzunlukları değişir. Dönencelerin ve kutup dairelerinin sınırlarını belirleyerek, matematik iklim kuşaklarının oluşumuna neden olur. Matematik İklim Kuşaklarının Oluşmasının Temel sebebi Eksen eğikliğidir… EKSEN EĞİKLİĞİ OLMASAYDI; Ekvator düzlemi ile ekliptik üst üste çakışsaydı veya yer ekseni ekliptiği dik olarak kesseydi Dönenceler ve kutup daireleri oluşmazdı. Güneş ışınları sadece Ekvatora dik gelirdi. Mevsim değişmesi olmazdı. Sürekli aynı mevsim hüküm sürerdi. Aydınlanma dairesi sürekli kutup noktalarına teğet geçerdi. Gece gündüz süreleri birbirine eşit olurdu. Güneşin doğuş-batış konumu ve saati değişmezdi. Kısacası; sürekli ekinoks durumu yaşanırdı. EKSEN EĞİKLİĞİ 20°OLSAYDI Güneş ışınlarının dik geldiği alan daralırdı. Güneş ışınlarının düşme açısında değişim azalacağından,Ekvatoral bölgenin sıcaklık ortalaması artardı. Kutup kuşağı ve tropikal kuşağın alanları daralırken , ılıman kuşak genişlerdi. Yurdumuzda yazlar daha serin, kışlar daha ılık olurdu. Kutup noktalarının sıcaklığı azalırdı. NOT Eksen eğikliği kaç derece ise Kutup noktalarına güneş ışınları en fazla o açıyla düşer. Aydınlanma çizgisi daha az yer değiştireceğinden gece ile gündüz arasındaki fark azalırdı. NOT Eksen eğikliği küçüldükçe gece ile gündüz arasındaki fark azalır. Eksen eğikliği büyüdüğünde ise fark artar. EKİNOKS – SOLSTİS GÜNLERİ VE ÖZELLİKLERİ MEVSİMLER Dünya’nın Güneş etrafında dönmesi ve eksen eğikliğine bağlı olarak dört önemli gün ortaya çıkar. Bu günler aynı zamanda mevsimlerin başlangıcıdır. 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerine ekinoks gece – gündüz eşitliği tarihleri, 21 Aralık ve 21 Haziran tarihlerine de solstis gündönümü tarihleri denir 21 HAZİRAN DURUMU a.. Kuzey Yarım Küre Güneş ışınları Yengeç Dönencesi’ne 90°lik açı ile düşer. Yaz mevsiminin başlangıcıdır. En uzun gündüz, en kısa gece yaşanır. Yengeç Dönencesi’nden kuzeye gidildikçe gündüz süresi uzar, gece süresi kısalır. Bu tarihten itibaren gündüzler kısalmaya, geceler uzamaya başlar. Fakat 23 Eylül tarihine kadar gündüzler gecelerden uzundur. Aydınlanma çemberi Kuzey Kutup Dairesi’ne teğet geçer. Yengeç Dönencesi’nin kuzeyi, güneş ışınlarını yıl içerisinde alabileceği en dik açı ile alır. Bu tarihten itibaren güneş ışınlarının gelme açıları küçülmeye başlar. Yengeç Dönencesi’nin kuzeyinde en kısa gölge yaşanır. Bu tarihten itibaren gölge boyları uzamaya başlar. b. Güney Yarım Küre Güneş ışınları Oğlak Dönencesi’ne 43°06′ lık açı ile düşer. Kış mevsiminin başlangıcıdır. En uzun gece, en kısa gündüz yaşanır. Oğlak Dönencesi’nden güneye gidildikçe gece süresi uzar, gündüz süresi kısalır. Bu tarihten itibaren geceler kısalmaya, gündüzler uzamaya başlar. Fakat 23 Eylül tarihine kadar geceler gündüzlerden uzundur. Aydınlanma çemberi Güney Kutup Dairesi’ne teğet geçer. Oğlak Dönencesi’nin güneyi güneş ışınlarını yıl içerisinde alabileceği en dar açı ile alır. Bu tarihten itibaren güneş ışınlarının gelme açıları büyümeye başlar. Oğlak Dönencesi’nin güneyinde en uzun gölge yaşanır. Bu tarihten itibaren gölge boyları kısalır. 23 EYLÜL DURUMU Kuzey ve Güney Yarım Küre Güneş ışınları öğle vakti Ekvator’a 90°lik açı ile düşer. Gölge boyu Ekvator’da sıfırdır. Güneş ışınları bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’ye dik düşmeye başlar. Bu tarihten itibaren Kuzey Yarım Küre’de geceler, gündüzlerden uzun olmaya başlar. Güney Yarım Küre’de ise tam tersi olur. Bu tarih Kuzey Yarım Küre’de Sonbahar, Güney Yarım Küre’de İlkbahar başlangıcıdır. Aydınlanma çemberi kutup noktalarına teğet geçer. Bu tarihte Güneş her iki kutup noktasında da görülür. Dünya’da gece ve gündüz birbirine eşit olur. Bu tarih Kuzey Kutup Noktası’nda 6 aylık gecenin, Güney Kutup Noktası’nda ise 6 aylık gündüzün başlangıcıdır. 21 ARALIK DURUMU a. Kuzey Yarım Küre Güneş ışınları Yengeç Dönencesi’ne 43°06′ lık açı ile gelir. Kış mevsiminin başlangıcıdır. En uzun gece, en kısa gündüz yaşanır. Yengeç Dönencesi’nden kuzeye gidildikçe gece süresi uzar, gündüz süresi kısalır. Bu tarihten itibaren geceler kısalmaya, gündüzler uzamaya başlar. Fakat 21 Mart tarihine kadar, geceler gündüzlerden uzundur. Aydınlanma çemberi Kuzey Kutup Dairesi’ne teğet geçer. Yengeç Dönencesi’nin kuzeyi güneş ışınlarını yıl içerisinde alabileceği en dar açı ile alır. Bu tarihten itibaren güneş ışınlarının gelme açıları büyümeye başlar. Yengeç Dönencesi’nin kuzeyinde en uzun gölge yaşanır. Bu tarihten itibaren gölge boyları kısalmaya başlar. b. Güney Yarım Küre Güneş ışınları Oğlak Dönencesi’ne 90° lik açı ile gelir. Yaz mevsiminin başlangıcıdır. En uzun gündüz, en kısa gece yaşanır. Oğlak Dönencesi’nden güneye gidildikçe gündüz süresi uzar, gece süresi kısalır. Bu tarihten itibaren gündüzler kısalmaya geceler uzamaya başlar. Ancak 21 Mart tarihine kadar, gündüzler gecelerden uzundur. Aydınlanma çemberi Güney Kutup Dairesi’ne teğet geçer. Oğlak Dönencesi’nin güneyi güneş ışınlarını yıl içerisinde alabileceği en dik açı ile alır. Bu tarihten itibaren güneş ışınlarının gelme açıları küçülmeye başlar. Oğlak Dönencesi’nin güneyinde en kısa gölge yaşanır. Bu tarihten itibaren gölge boyları uzamaya başlar. 21 MART DURUMU Kuzey ve Güney Yarım Küre Güneş ışınları öğle vakti Ekvator’a 90° lik açı ile düşer. Gölge boyu Ekvator’da sıfırdır. Güneş ışınları bu tarihten itibaren Kuzey Yarım Küre’ye dik düşmeye başlar. Bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’de geceler, gündüzlerden uzun olmaya başlar. Kuzey Yarım Küre’de ise tam tersi olur. Bu tarih Güney Yarım Küre’de Sonbahar, Kuzey Yarım Küre’de İlkbahar başlangıcıdır. Aydınlanma çemberi kutup noktalarına teğet geçer. Bu tarihte Güneş her iki kutup noktasında da görülür. Dünya’da gece ve gündüz süreleri birbirine eşit olur. Bu tarih Güney Kutup Noktası’nda 6 aylık gecenin, Kuzey Kutup Noktası’nda ise 6 aylık gündüzün başlangıcıdır Harita Bilgisi ,**çekler,ölçek çeşitleri,Haritada uzunluk ve Alan Hesaplamaları Yeryüzünün tamamının ya da bir bölümünün, kuşbakışı görünüşünün, belli bir ölçek dahilinde küçültülerek, bir düzlem üzerine aktarılmasıyla elde edilen çizime harita denir. Bir çizimin harita özelliği taşıyabilmesi için gerekli olan koşullar şunlardır 1. Kuşbakışı olarak çizilmiş olması Haritası çizilen alanın tam tepeden görünüşü kuşbakışı olarak adlandırılır. Haritaların çiziminde tepeden görünüm sağlanamaz ise yeryüzü şekillerinin biçimlerinde, boyutlarında ve birbirlerine göre uzaklıklarında değişmeler olur. 2. **çekli olması Haritalardaki küçültme oranına ölçek denir. Bir başka ifade ile harita üzerindeki uzunlukların gerçek uzunluklara olan oranıdır. Yerşekillerinin biçimleri ve boyutları, oldukları gibi aktarılamadığı için, belli bir ölçek dahilinde küçültülmesi gereklidir. **çek iki şekilde gösterilir. a. Kesir ölçek Küçültme oranı kesirli sayılarla ifade edilen ve haritalarda en çok kullanılan ölçeklerdir. 1/500, 1/ 1/ 1/ gibi. Kesir ölçeklerde pay her zaman 1 dir. Paydada yer alan sayı ise, haritası çizilen alanın kaç defa küçültüldüğünü gösterir. b. Çizik Grafik **çek Eşit dilimlere ayrılmış bir çizgi üzerinde harita üzerindeki uzunlukların gerçek uzunluklara oranının gösterildiği ölçeklerdir. Herhangi bir yerin, kuşbakışı görünüşünün ölçeksiz ve kabataslak olarak bir düzleme aktarılmasına kroki denilmektedir. Harita ile kroki arasındaki fark, krokinin ölçeksiz, haritanın ise ölçekli olmasıdır. 3. Bir düzleme aktarılmış olması Dünya’nın kutuplardan basık, Ekvator’dan şişkin kendine has küresel bir şekli vardır. Dünya’nın küresel yüzeyi düzleme aktırılırken bazı güçlüklerle karşılaşılır. Bunun nedeni, küresel yüzeyin düzleme aktarılmasının geometrik açıdan imkânsız olmasıdır. Buna bağlı olarak haritalar çizilirken, kara ve denizlerin yerküre üzerindeki biçimleri ve genişlikleri tam olarak yansıtılamamakta ve boyutlarında gerçeğe uymayan bozulmalar olmaktadır. Haritalarda görülen ise, gerçeğin az ya da çok benzeridir. Harita çizimindeki zorluklar dikkate alınarak bazı metodlar geliştirilmiştir. Buna projeksiyon izdüşüm yöntemleri adı verilir. Projeksiyonlar, izdüşüm Yükseltinin sıfır m. kabul edilmesi esasına göre çizildiğinden, yükseltinin fazla olduğu yerlerde ve ülkelerde izdüşüm alan ile gerçek alan arasındaki fark artar. Türkiye’de, izdüşüm alan ile gerçek alan arasındaki farkın en fazla olduğu bölgeler Doğu Anadolu ve Karadeniz, en az olduğu bölgeler ise Marmara ve Güneydoğu Anadolu’dur. Başlıca projeksiyon yöntemleri şunlardır Silindir Projeksiyon Ekvator ve çevresindeki bölgelerin çiziminde kullanılır. Konik Projeksiyon Kutuplar ve çevresindeki bölgelerin çiziminde kullanılır. Düzlem Ufki Projeksiyon Bu projeksiyonla elde edilen haritalarda biçim ve alan bozulmaları çok fazladır. Bu haritalar daha çok denizcilik ve havacılıkta kullanılır. HARİTA ÇEŞİTLERİ A. KULLANIM AMAÇLARINA GÖRE HARİTALAR 1. İdari ve Siyasi HaritalarÜlkelerin başka ülkelerle olan sınırlarının gösterildiği haritalara siyasi haritalar adı verilirken, ülkelerin kendi içerisindeki illeri, eyaletleri, bölgeleri gösteren haritalara idari harita denir. 2. Beşeri ve Ekonomik Haritalar Nüfus, göç, yerleşme, tarım, hayvancılık, sanayi, turizm, vb. dağılışını gösteren haritalardır 3. Fiziki Haritalar Yeryüzü şekillerinin fiziki yapısını, dağılış ve yükseltilerini gösteren haritalardır. 4. Özel Haritalar Belirli bir konu için özel olarak hazırlanan haritalardır. Jeomorfoloji, meteoroloji, toprak haritaları gibi. B. **ÇEKLERİNE GÖRE HARİTALAR 1. Büyük **çekli Haritalar Plânlar **çeği 1/ kadar olan haritalardır. Şehir imar plânları, kadastro haritaları bu türdendir. b. Topoğrafya Haritaları **çeği 1/ ile 1/ arasında olan haritalardır. Ulaşım haritaları ile topoğrafik, jeolojik, morfolojik haritalar bu türdendir. Büyük ölçekli haritaların genel özellikleri şunlardır – Paydası küçüktür. – Dar alanları gösterir. – Ayrıntıyı gösterme gücü fazladır. – Küçültme oranı azdır. – Aynı alanı gösteren küçük ölçekli haritalara göre düzlemde daha fazla yer kaplarlar. – İzohipsler arası yükselti farkı azdır. – Bozulma oranı azdır. 2. Orta **çekli Haritalar **çeği 1/ ile 1/ arasında olan haritalardır 3. Küçük **çekli Haritalar **çeği 1/ den daha küçük olan haritalardır. Bu haritalar Dünya’nın, kıtaların, ülkelerin tamamını veya bir bölümünü gösterir. Küçük ölçekli haritaların genel özellikleri şunlardır – Paydası büyüktür. – Geniş alanları gösterir. – Ayrıntıyı gösterme gücü azdır. – oranı fazladır. – Aynı alanı gösteren büyük ölçekli haritalara göre düzlem üzerinde daha az yer – İzohipsler arası yükselti farkı fazladır. – Bozulma oranı fazladır. HARİTA PROBLEMLERİ Harita problemlerinde en çok km’yi cm’ye veya cm’yi km’ye çevirme işlemi vardır. Bunun için, cm’yi km’ye çevirirken 5 sıfır silinir. Km’yi cm’ye çevirirken de 5 sıfır eklenir. 1. Uzunluk Problemleri Kısaltmalar; = Gerçek Uzunluk = Haritadaki Uzunluk **ç. P. = **çeğin Paydası a. Gerçek Uzunluk Harita uzunluğu ile ölçek verilerek gerçek uzunluk sorulduğunda aşağıdaki formül kullanılır. Gerçek UzunlkHarita Uzunluğu X **çeğin Paydası b. Harita Uzunluğu Gerçek uzunluk ile ölçek verilerek harita uzunluğu sorulduğunda aşağıdaki formül kullanılır. HARİTA UZUNLUĞU GERÇEK UZUNLUK ————————– **ÇEĞİN PAYDASI c. **çek Gerçek uzunluk ile harita uzunluğu verilerek ölçek sorulduğunda aşağıdaki formül kullanılır. **ÇEK HARİTA UZUNLUĞU ————————— GERÇEK UZUNLUK 2. Alan Problemleri Kısaltmalar; = Gerçek Alan = Haritadaki Alan **ç. P2 = **çeğin Paydasının Karesi a. Gerçek Alan Haritadaki alan ve ölçek verilerek gerçek alan sorulduğunda aşağıdaki formül kullanılır. = x ** b. Harita Alanı Gerçek alan ve ölçek verilerek haritadaki alan sorulduğunda aşağıdaki formül kullanılır. HARİTA ALANI GERÇEK ALAN ———————— **ÇEĞİN PAYDA KARESİ c. **çek Gerçek alan ile harita alanı verilerek ölçek sorulduğunda aşağıdaki formül kullanılır. **ÇEĞİN PAYDA KARESİ GERÇEK ALAN ———————- HARİTADAKİ ALAN 3. Çizik **çeğin Kesir **çeğe Çevrilmesi Harita problemlerinde çizik ölçek verilip kesir ölçeğe çevrilmesi istendiğinde; formülü kullanılır. **ÇEK ÇİZİK **ÇEĞİN GÖSTERDİĞİ HARİTA UZUNLUĞU ————————————————— ÇİZİK **ÇEĞİN GÖSTERDİĞİ GERÇEK UZAKLIK İKLİM BİLGİSİ, İKLİM ELEMANLARI,ATMOSFER VE ÖZELLİKLERİ,SICAKLIK DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER,DÜNYA YILLIK,TEMMUZ ve OCAK AYI SICAKLIK ORTALAMALARI… İKLİM Geniş bir sahada, uzun yıllar boyunca 40 – 50 yıl devam eden, atmosfer olaylarının ortalamasına iklim denir. HAVA DURUMU Dar bir sahada, kısa süre içerisinde görülen atmosfer olaylarına hava durumu denir. KLiMATOLOJİ Geniş sahalarda, uzun yıllar devam eden atmosfer olaylarının ortalamalarını tespit ederek, iklim bölgelerini ve karakterlerini inceleyen bilim dalına klimatoloji denir. METEOROLOJİDar sahalarda, kısa süreli atmosfer olaylarını inceleyen bilim dalına meteoroloji denir. İklimin insan ve çevre üzerindeki etkileriİnsanların; – Yeryüzüne dağılışlarını, – Ekonomik faaliyetlerini, – Yiyecek ve giyeceklerini, – Fizyolojik gelişimlerini, – Karakterlerini, – Kültür faaliyetlerini, etkiler. Endüstrinin dağılışını etkiler. Konut tipini ve malzemesini etkiler. Ulaşım faaliyetlerini etkiler. Turizm faaliyetlerini etkiler. Tarım faaliyetlerini etkiler. Tarım ürünleri çeşitliliğini etkiler. Toprak oluşumunu ve verimlilik derecesini etkiler. Yeryüzü şekillerinin oluşumunu etkiler. Bitki örtüsü çeşitliliğini etkiler. Göllerin oluşumunu ve göl sularının kimyasal özelliğini etkiler. Akarsu debilerini ve rejimlerini etkiler. Hayvan türleri ve dağılışını etkiler. Dış kuvvetlerin etki alanlarını ve dağılışını etkiler. Kayaların çözülme türünü belirler. Erozyonu etkiler. Kalıcı kar sınırı yükseltisini etkiler. Denizlerin tuzluluk oranlarını etkiler. ATMOSFER ve ÖZELLİKLERi Dünya’yı gazlardan meydana gelen bir geosfer tabaka kuşatır. Buna atmosfer denir. Atmosferin Katları Troposfer Atmosferin en alt tabakasıdır. Ekvator üzerindeki kalınlığı 16 – 17 km, 45° enlemlerinde 12 km, kutuplardaki kalınlığı ise 9 – 10 km dir. Bunun nedeni, Ekvator’daki hava kütlelerinin ısınarak yükselmesi, kutuplarda ise soğuyan havanın ağırlaşarak alçalmasıdır. iklim olayları troposferin 3 – 4 km lik kısmında meydana gelir. Çünkü, iklim olaylarında çok etkili olan su buharı troposferin 3 – 4 km lik kısmında bulunur. Troposfer daha çok yerden yansıyan ışınlarla ısınır. Atmosferdeki gazların % 75′i troposfer katında bulunmaktadır. Stratosfer Troposferden itibaren 17 – 30 km ler arasında bulunur. Bu tabakada su buharı olmadığı için, iklim olayı görülmez. Stratosferde sıcaklık değişimi yok gibidir. Sıcaklık –45°C civarındadır. Stratosferde yerçekimi çok azaldığı için cisimler gerçek ağırlıklarını kaybederler. Üst kısımlarında ozon gazı bulunur. Şemosfer Stratosferden sonra 30 – 90 km ler arasında bulunur. iki kısımdan oluşur. a. Ozonosfer içerisinde bulundurduğu ozon gazından dolayı bu ismi almıştır. Güneş’ten gelen ve canlı yaşamı için zararlı olan ışınları Ultraviyole ışınları gibi tutar. Bundan dolayı canlıların koruyucu katıdır. Dünya’nın aşırı ısınıp, soğumasını önler. b. Kemosfer Bu katmana kemosfer denilmesinin nedeni, içerisinde bazı kimyasal olayların meydana gelmesidir. Az miktarda zararlı ışınların tutulması burada da görülür. İyonosfer Şemosferden sonra 90 – 300 km’ler arasında bulunur. Bu tabakadaki gazlar ultraviyole ışınlarının etkisi ile iyonlara ayrılmıştır. iyonlaşma sırasında açığa çıkan enerji ile sıcaklığı yükselmiştir. 250°C iyonlar arasında elektron alışverişi son derece fazladır. Bundan dolayı haberleşme sinyalleri, radyo dalgaları bu tabakadan yansır. Eksosfer Atmosferin en üst ve en dış sınırını oluşturur. Eksosferde bazı gaz molekülleri yerçekimi etkisinden kurtularak uzaya kaçar. Bu nedenle dış sınırı kesin olarak tespit edilememekte, km ye kadar çıktığı sanılmaktadır. Atmosferin Faydaları İklim olayları meydana gelir. Canlı yaşamı için gerekli gazları ihtiva eder. Güneş’ten gelen zararlı ışınları tutar. Dünya’nın aşırı ısınmasını ve soğumasını engeller. Dünya ile birlikte dönerek sürtünmeden doğacak yanmayı engeller. Uzaydan gelen meteorların parçalanmasına neden olur. Güneş ışınlarının dağılmasını sağlayarak, gölgede kalan kısımların da aydınlanmasını sağlar. Bir başka ifade ile gölgelerin tam karanlık olmasını önler. Işığı, sesi, sıcaklığı geçirir ve iletilmesini sağlar. Hava akımları sayesinde gündüz olan kesimlerin aşırı sıcak, gece olan kesimlerin de aşırı soğuk olmasını engeller. İKLİM ELEMANLARI A. SICAKLIK Yeryüzündeki sıcaklığın kaynağı Güneş’tir. Yeryüzünün Güneş’ten aldığı ısı miktarına sıcaklık denir. Termometre ile ölçülür. Sıcaklığın birimi santigrat derece °C dir. Güneş ışınları vasıtasıyla gelen ısı enerjisi, atmosferi geçerek yeryüzüne ulaşır ve yeryüzünü ısıtır. Ancak, Güneş’ten gelen enerjinin tümü yeryüzüne kadar ulaşamaz. Bir kısmı atmosferde alıkonur, bir kısmı atmosferin yüzeyinden geri yansır. Atmosfere gelen enerji % 100 kabul edilirse; Enerjinin % 25′i bulutların ve atmosferin etkisi ile uzaya doğru yansır. % 25′i atmosferde dağılarak gölge yerlerin aydınlatılmasını ve gök yüzünün mavi görünmesini sağlar. % 15′i atmosfer tarafından emilerek atmosferin ısınmasını sağlar. % 35′i yeryüzüne ulaşır. Bu enerjinin % 27’si yeri ısıtır. % 8′i ise yeryüzüne çarptıktan sonra tekrar uzaya yansır. SICAKLIK DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER SICAKLIK ETMENLERİ 1. Güneş ışınlarının yeryüzüne düşme açısı Yeryüzünde sıcaklık dağılışını etkileyen en önemli faktördür. Güneş ışınları bir yere ne kadar dik düşerse, orası o kadar fazla ısınır. Düşme açısı küçüldükçe ısınma azalır. Düşme açısını belirleyen etkenler şunlardır a. Dünya’nın şekli ve enlem Dünya’nın şekline bağlı olarak, Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe güneş ışınlarının yere düşme açıları küçülür. Bunun sonucunda da Ekvator’dan kutuplara gidildikçe sıcaklık azalır. b. Yaşanan Mevsim Dünya’nın eksen eğikliği ve yıllık hareketine bağlı olarak güneş ışınlarının düşme açısı yıl boyunca değişir. Buna göre, Kuzey Yarım Küre, yaz mevsiminde güneş ışınlarını daha dik, kışın daha eğik alır. c. Günün Saati Dünya’nın günlük hareketine bağlı olarak, güneş ışınlarının bir noktaya geliş açısı gün boyunca değişme gösterir. Güneş ışınları sabah ve akşam eğik açıyla, öğle vakti ise gelebileceği en dik açı ile gelir. d. Bakı ve eğim Güneş ışınlarının düşme açısı, yerşekillerinin Güneş’e bakma durumuna göre Bakıya göre ve yerşekillerinin eğimine göre değişir. d. Bakı ve eğim Güneş ışınlarının düşme açısı, yerşekillerinin Güneş’e bakma durumuna göre Bakıya göre ve yerşekillerinin eğimine göre değişir. 2. Güneş ışınlarının atmosferde katettiği yol Güneş ışınlarının atmosferde aldığı yol uzadıkça enerji kaybı o oranda artar. Dik açı ile gelen ışınlar daha kısa bir yoldan yeryüzüne ulaşır ve daha az kayba uğrar. Ekvator çevresi gibi Dar açı ile gelen ışınlar ise, daha uzun bir yoldan yeryüzüne ulaşır ve daha fazla kayba uğrar. Kutup çevreleri gibi 3. Güneşlenme Süresi Güneşlenme süresi arttıkça sıcaklık artar. Yaz aylarında güneşlenme süresi fazla olduğundan sıcaklık değerleri yüksektir. Yine gün içinde en yüksek sıcaklıkların tam öğle vakti değil, öğleden birkaç saat sonra olması güneşlenme süresi ile ilgilidir. Geceleri ise, Güneş’ten enerji alınmadığı için soğuma görülür. Bu nedenle günün en soğuk anı, sabah Güneş doğmadan önceki andır. 4. Yükselti Troposfer katında, yerden yükseldikçe sıcaklık değerleri her 100 m. de 0,5 °C azalırken, alçaldıkça her 100 m. de 0,5°C artar. 5. Kara ve Denizlerin Dağılışı Aynı miktarda güneş enerjisi alan karalar ve denizler aynı derecede ısınmazlar. Karalar denizlere oranla daha fazla ve çabuk ısınırken, denizler daha az ve geç ısınırlar. Yine karalar denizlere oranla daha fazla ve çabuk soğurken, denizler daha az ve geç soğurlar. Denizler karalara oranla geç ısınıp geç soğuduğu için, karasal iklimlerde en sıcak ay Temmuz, en soğuk ay Ocak iken, denizel iklimlerde en sıcak ay Ağustos, en soğuk ay Şubattır. 6. Nem Miktarı Nem, bir yerin fazla ısınması ve soğumasını önler. Sıcaklık farkını azaltır. Güneş ışınlarının dik ve dike yakın geldiği Ekvator çevresi Dünya’nın en sıcak yerleri olması gerekirken, nemin fazlalığından dolayı olmamıştır. Dünya’nın en sıcak yerleri ise Dönenceler civarı Tropikal çöller olmuştur. Kış mevsiminde, havanın bulutlu olduğu günlerde, ısı kaybı azaldığından sıcaklık değerleri yüksektir. Havanın bulutsuz olduğu günlerde ise, ısı kaybı daha fazla olduğundan sıcaklık değerleri düşüktür. Kuru ve ayaz bir hava yaşanır. Nemin fazla olduğu deniz yüzeylerinde, vadilerde ve alçak ovalarda nemin fazlalığından dolayı sıcaklık kaybı az iken, dağ zirvelerinde nemin azlığından dolayı sıcaklık kaybı fazladır. 7. Okyanus Akıntıları Okyanus akıntıları, hem denizler hem de karalar üzerinde havanın sıcaklığını etkilerler. Bu akıntılar sıcaklığın Ekvator’dan kutuplara doğru düzenli olarak azalmasını engeller. Ekvator yönünden gelen Gulf – Stream, Brezilya, Kuroşivo ve Alaska gibi akıntılar sıcaklığı yükseltir. Buna karşılık, kutup yönünden gelen Labrador, Kanarya, Oyaşivo, Benguela ve Kaliforniya gibi akıntılar sıcaklığı düşürür. 8. Rüzgârlar Kuzey Yarım Küre’de güneyden, Güney Yarım Küre’de de kuzeyden esen rüzgârlar, Ekvator yönünden geldikleri için sıcaklığı artırır. Kutup yönünden gelen rüzgârlar ise, sıcaklığı düşürürler. Bu durum enlem – sıcaklık ilişkisine örnektir. Denizden karaya doğru esen rüzgârlar kışın ılıtıcı, yazın ise serinletici etki yapar. Karadan denize doğru esen rüzgârlar ise, kışın sıcaklığı düşürücü, yazın ise sıcaklığı yükseltici etki yapar. 9. Bitki Örtüsü Bitki örtüsü, güneş ışınlarının bir kısmını emerek gündüz yerin fazla ısınmasını önler. Gece ise, yerden ışıyan sıcaklığın bir bölümünü tutarak fazla soğumayı engeller. Bunun sonucunda, bitki örtüsünün gür olduğu alanlar ile seyrek olduğu alanlar arasında, sıcaklığın dağılışı açısından önemli farklar ortaya çıkar. SICAKLIĞIN YERYÜZÜNDEKİ DAĞILIŞI Sıcaklığın yeryüzüne dağılışı izoterm adı verilen eş sıcaklık eğrileri ile gösterilir. Sıcaklık haritalarına ise izoterm haritaları denir. izoterm haritaları günlük, aylık ve yıllık olabilir. Bu haritaların bir kısmı gerçek sıcaklıkları gösterir. Bunlara gerçek izoterm haritaları denir. Bu haritalarda yükseltinin etkisi hesaba katılır. Bir de, yükselti değerleri her yerde sıfır metre kabul edilerek, sıcaklık değerlerinin buna göre düzenlenip çizildiği haritalar vardır. Bu haritalara da indirgenmiş izoterm haritaları denir. Her yerin gerçek sıcaklığına, yükseltiden dolayı kaybettiği sıcaklığın eklenmesiyle indirgenmiş sıcaklık bulunur. Örneğin, 1000 m. yükseklikteki bir yerin gerçek sıcaklığı 16°C ise, buranın indirgenmiş sıcaklığı; Dünya Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı Yeryüzünde üç farklı sıcaklık kuşağı oluşmuştur. Ekvator’dan kutuplara gidildikçe sıcaklık azalır. Ancak en yüksek sıcaklıklara dönenceler çevresinde rastlanmaktadır. Kuzey Yarım Küre, Güney Yarım Küre’den daha sıcaktır. Çünkü, Kuzey Yarım Küre’de karalar, Güney Yarım Küre’de denizler daha fazla yer kaplar. Kuzey Yarım Küre’de, yüksek enlemlerdeki karaların batı kıyıları, doğu kıyılarına göre daha sıcaktır. Sebebi, sıcak okyanus akıntılarıdır. Gulf – Stream, Alaska, vb. Kuzey Yarım Küre’deki sıcaklık farkları Güney Yarım Küre’den daha fazladır. Sebebi, kara – deniz dağılışıdır. Termik Ekvator ortalama 8° kuzeye kaymıştır. Nedeni, kuzeyde karaların fazla olması ve sıcak okyanus akıntılarının etkisidir. Dünya Ocak Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı Ocak ayında, Kuzey Yarım Küre’de kış mevsimi yaşanır. Bu ayda Dünya’nın en soğuk yerleri Sibirya, Kanada ve Grönland’ın kuzey bölgeleridir. Bu ayda Dünya’nın en sıcak yerleri, Oğlak Dönencesi üzerindeki kara içleridir. Dünya Temmuz Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı Temmuz ayında, Kuzey Yarım Küre’de yaz mevsimi yaşanır. Bu ayda, Dünya’nın en sıcak yerleri Büyük Sahra, Arabistan Yarımadası’nın iç kısımları, iran, Orta Asya, Meksika, Amerika’nın orta kesimleri ve Arizona çevresidir. Bu ayda Dünya’nın en soğuk yerleri Antarktika Kıtası’ndadır BASINÇ VE ÖZELLİKLERİ BASINÇ Atmosferi oluşturan gazların yeryüzüne yaptığı etkiye basınç denir. Basınç barometre ile ölçülür. Basıncın değeri milibar mb denilen birimle belirtilir. Aynı basınca sahip olan noktaların birleştirilmesiyle oluşturulan iç içe kapalı eğrilere ise izobar adı verilmektedir. Atmosferin yeryüzüne yaptığı basınç her yerde aynı değildir. Atmosfer basıncını etkileyen faktörler şunlardır 1. Yerçekimi Yerçekiminin etkisiyle gazlar Dünya’yı çepeçevre kuşatmıştır. Yükseklere doğru çıkıldıkça Ve alçak enlemlere doğru geldikçe yerçekimi azalır. Buna bağlı olarak basınç da azalır. Yerçekimi ile basınç arasında doğru orantı vardır. Yerçekimi arttıkça basınç artar, yerçekimi azaldıkça basınç azalır. 2. Yükselti Yükseldikçe basınç azalır. Bunun nedeni, yükseklere doğru çıkıldıkça Atmosfer’i oluşturan gazların yoğunluklarının yerçekimi etkisiyle azalmasıdır. Basınç ile yükselti arasında ters orantı vardır. 3. Termik Etkenler Sıcaklık Sıcaklığın artmasıyla hava genişler, hafifler ve yükselir. Yükselen havanın yere yaptığı basıncın azalmasıyla, alçak basınç alanları doğar. Sıcaklığın azalmasıyla soğuyan havanın hacmi daralır, ağırlaşır ve alçalır. Alçalan havanın yere yaptığı basıncın artmasıyla yüksek basınç alanları doğar. Bu şekilde, ısınma ve soğumaya bağlı olarak oluşan basınç merkezlerine termik basınç merkezleri denir. Örneğin, Ekvator çevresi sürekli sıcak olduğundan, burada termik alçak basınçlar oluşmuştur. Kutuplar civarı ise, sürekli soğuk olduğundan burada da termik yüksek basınçlar oluşmuştur. Sıcaklık ile basınç arasında ters orantı vardır. 4. Dinamik Etkenler Hava kütlelerinin alçalarak yığılması veya yükselerek seyrekleşmesi sonucunda ortaya çıkar. Örneğin, troposferin üst kısımlarında, Ekvator’dan kutuplara doğru esen Ters üst Alize rüzgârları Dünya’nın dönme hareketinin etkisiyle 30° enlemleri civarında alçalarak yüksek basınç alanlarını oluştururlar. Bununla birlikte, Batı ve Kutup rüzgârları da 60° enlemleri civarında karşılaşınca yükselirler ve burada alçak basınç alanlarını oluştururlar. işte, bu şekildeki hava hareketlerine bağlı olarak oluşan basınç merkezlerine de dinamik basınç merkezleri denir. 5-YoğunlukAtmosferdeki su buharı ve gazların oranına atmosfer yoğunluğu denir. Yoğunluk arttıkça basınç ta artar. Atmosfer basıncı, yere yaptığı basınç derecesine göre üçe ayrılır. Normal Basınç 45° enlemlerinde, deniz seviyesinde, 0°C sıcaklıkta, 760 mm yüksekliğindeki cıvanın yaptığı basınca eşit olan atmosfer basıncına normal basınç denir. Bu basınç 1013 milibardır. Yüksek Basınç Antisiklon 1013 milibardan daha yüksek olan basınçlara yüksek basınç denir. Yüksek basıncın görüldüğü yerlerde alçalıcı hava hareketleri vardır. Alçak Basınç Siklon 1013 milibardan daha az olan basınçlara alçak basınç denir. Alçak basıncın görüldüğü yerlerde yükselici hava hareketleri vardır. YERYÜZÜNDEKİ SÜREKLİ BASINÇ ALANLARI 1. Termik Kökenli Basınç Alanları Ekvatoral Alçak Basınç Alanı Tropikal Siklon Ekvatoral bölge üzerinde bütün Dünya’yı kuşatan sürekli bir alçak basınç alanı uzanır. Bunun nedeni buraların devamlı ısınmasıdır. Bu basınç kuşağı kışın güneye, yazın da kuzeye doğru genişler. Kutuplar Yüksek Basınç Alanı Polar Antisiklon Kutuplar yıl boyunca soğuk olduklarından, buralarda sürekli bir yüksek basınç alanı oluşmuştur. Bu basınç alanı kışın genişler, yazın da daralır. 2. Dinamik Kökenli Basınç Alanları Ekvator Üstü Yüksek Basınç Alanı Subtropikal Antisiklon Ekvatoral bölgede, ısınarak yükselen hava kütleleri üst alizeler halinde kutuplara doğru eserken, gerek Dünya’nın ekseni etrafında dönmesinden, gerekseyerçekimi ve soğumadan dolayı 30° enlemleri civarında alçalır. Sonuçta, bu enlemlerde yüksek basınç alanı oluşur. Kutup Altı Alçak Basınç Alanı Subpolar Siklon Batı ve Kutup rüzgârları, 60° enlemleri civarında karşılaştıktan sonra yükselirler. Sonuçta bu enlemlerde alçak basınç alanı oluşur. YÜKSEK BASINÇ ALANLARINDA; Alçalıcı hava hareketi vardır. Alçalan hava ısınarak havanın nem açığını artırır. Bu sebeple yağış oluşmaz. Hava hareketi merkezden çevreye doğrudur. Hava genellikle açıktır. Yüksek basıncın etkili olduğu kış gecelerinde yerin ısı kaybı sebeple böyle olan kış gecelerinde ayaz olur. Termik alanı soğuk, Dinamik alanı sıcaktır. ALÇAK BASINÇ ALANLARINDA; Yükselici hava hareketi vardır. Yükselen hava soğur ve yağış bırakır. Hava hareketi çevreden merkeze doğrudur. Hava genellikle kapalıdır. Bu sebeple kışın böyle gecelerde yerin ısı kaybı azdır. Hava ılık olur. Termik alanı sıcak, Dinamik alanı soğuktur. BASINÇLAR A YÜKSEK BASINÇLAR 1 Sibirya Termik 60° enlemlerinde oluşmuştur. Türkiye’de kışın etkilidir. Etkili olduğu dönemlerde kışlar çok soğuk ve kar yağışlı geçer. Türkiye’ye Kuzeydoğudan sokulur. 2 Asor Dinamik 30° enlemlerinden kaynağını alır. Türkiye’de bütün yıl etkilidir. En fazla yazın etkilidir. Etkili olduğu yaz mevsiminin kurak olmasının başlıca sebebidir Alçalıcı hava hareketinden dolayı. Bu basıncın etkisiyle Ege Kıyıları boyunca kuzeyden esen Etezyen rüzgarı oluşur. Yurdumuza kuzeybatıdan sokulur. B ALÇAK BASINÇLAR 1 İzlanda Dinamik 60° enleminde kaynağını alır. Türkiye’de kışın etkilidir. Etkili olduğu dönemde kışlar ılık ve yağışlı geçer. Kuzeybatıdan sokulur. 2 Basra Termik 30° Kuzey Türkiye’de yazın ekilidir. Yurdumuza Güney doğu Anadolu Bölgesinden itibaren sokulur ve sıcaklığı artırır. JEOLOJİK ZAMANLAR YERKÜRE’NİN YAPISI YERKABUĞUNU OLUŞTURAN TAŞLAR YERKÜRE’NİN YAPISI Yeryuvarlağı, iç içe kürelerden meydana gelmiştir. Bunlara geosfer adı verilir. Geosferlerin yoğunlukları ve bileşimleri birbirinden farklıdır. A. YERKABUĞU Litosfer ya da taşküre olarak da adlandırılır. Yerküre’nin en hafif ve en ince tabakasıdır. Yeryüzünden itibaren ortalama 33 km derinliğe kadar uzanır. Yerkabuğu, bileşimleri ve yoğunlukları birbirinden farklı iki tabakadan oluşur 1. Granitik Kabuk Sial Bileşiminde silisyum ve alüminyum olduğundan bu ismi almıştır. Yoğunluğu 2,7 – 2,8 gr/cm3 tür. Katı halde bulunur. Kalınlığı okyanus tabanlarında az iken, kıta tabanlarında fazladır. 2. Bazaltik Kabuk Sima Bileşiminde silisyum ve mağnezyum olduğundan bu ismi almıştır. Yoğunluğu 3 gr/cm3 dolayındadır. Sial’in tersine okyanus tabanlarında kalınlaşır, kıta tabanlarında incelir. B. MANTO Yer çekirdeğinin örtüsü durumunda olduğundan bu ad verilmiştir. Astenosfer adı da verilir. Yerküre’nin yaklaşık 33 km ile 2900 km derinlikleri arasında yer alır. Yoğunluğu yerkabuğuna oranla daha fazladır. 5 – 6 gr/cm3 Mantonun üst kısmındaki maddeler plastik özelliği gösterir. Sıvı haldeki manto malzemesine mağma denir. Mağma adı verilen akışkan manto volkan, deprem gibi olayların oluşmasına neden olan bir tabakadır. Mantonun sıcaklığı 1200 °C yi bulmaktadır. Manto, yeryuvarlağı hacminin % 80′ini kaplamaktadır. C. ÇEKİRDEK En kalın ve ağır olan katmandır. Barisfer adı da verilir. Mantonun altında başlar ve Dünya’nın merkezine kadar uzanır. Kalınlığı 3478 km dir. Yoğunluğu 10 gr/cm3 olan ve sıvı halde bulunan üst kısmına dış çekirdek denir. Bunun altında, yoğunluğu 13gr/cm3 olan ve katı halde bulunan iç çekirdek vardır. Dünya’nın merkezinde sıcaklık 4500 – 5000 °C yi bulmaktadır. JEOLOJİK ZAMANLAR Jeolojik zamanlar belirlenirken fosiller ve tortul tabakalar esas alınır 1. İlk Zaman Prekambrien En eski kıvrımlarla kıtaların çekirdek kısımları oluşmuştur. Zamanın sonlarında da bakteriler ve algler gibi tek hücreli canlılar ortaya çıkmıştır. 2. Birinci Zaman Paleozoik Dünya’nın muhtelif bölgelerinde şiddetli kıvrımlar olmuş, kıtalar bu kıvrımların eklenmesiyle büyümüştür. Türkiye’de ve daha birçok ülkede, taşkömürü yatakları meydana gelmiştir. 3. İkinci Zaman Mezozoik Jeosenklinallerde büyük ölçüde tortulaşma ve birikmeler oluşmuştur. Bu dönem, Alp kıvrımlarına hazırlık dönemidir. Bu zamanda, yerkabuğu kırıklarla parçalanarak ayrı kıtalara bölünmeye başlamış, deniz ilerlemesi sonucu karalar denizlerin altında kalmıştır. 4. Üçüncü Zaman Neozoik Dünya’da ve Türkiye’de şiddetli yerkabuğu hareketleri olmuştur. Alp kıvrımları oluşmuş ve eski kıta kütlelerine eklenmiştir. Kıtalar günümüzdeki görünümlerini kazanmışlardır. Şiddetli volkanik olaylar ve depremler meydana gelmiştir. Atlas ve Hint okyanusları ile Türkiye’nin ana yerşekilleri oluşmuştur. Linyit, petrol, tuz ve boraksit yataklarının oluşumu da bu dönemlerdedir. 5. Dördüncü Zaman Antropozoik Buzulçağı Pleistosen Şiddetli soğuma olmuştur. Bu nedenle Kuzeybatı Avrupa, İskandinavya, Kanada gibi karalar, buzullar altında kalmıştır. Ege Denizi ile İstanbul ve Çanakkale boğazları bu dönemde teşekkül etmiştir. İnsanın varlığı ve ilk prehistorik tarih öncesi kültürler bu dönemde görülmüştür. Buzulçağı sonrası Postglasyal İklim gittikçe ısınarak bugünkü şartlara geçmiştir. Şimdiki deniz seviyesine erişilmiş, İngiltere Avrupa’dan koparak bir ada durumuna gelmiştir. Avrupa kıtası bugünkü şeklini kazanmıştır. Eski uygarlıklar ortaya çıkarak gelişmiştir. Bu dönem ikiye ayrılır BUZUL ÇAĞI milyon yıl sürmüştür. İnsanlar bu devirde yaratılmışlardır. Şiddetli soğumalarla birlikte , K,Y,K de buzullaşma artmıştır. Deniz ve kara seviyesinde değişmeler görülmüştür. İstanbul ve Çanakkale boğazları oluşmuştur. BUZUL ÇAĞI SONRASI 10 bin yıl sürmüştür. Bugünkü iklim koşulları oluşmuştur. Buzulların etki alanları daralmıştır. Hayvanlar evcilleştirilmiş ve kültür bitkileri ortaya çıkmıştır. YERKABUĞUNU OLUŞTURAN TAŞLAR 1. Püskürük Katılaşım Taşlarİç püskürük taşlar Mağma, her zaman yeryüzüne kadar çıkamaz. Bazen yerkabuğunun belirli yerlerine sokularak katılaşır. Soğuma yavaş olduğundan iri kristalli olurlar. Bu taşlara örnek olarak granit ve siyanit verilebilir. Dış püskürük taşlar Mağmanın yeryüzünde soğuyup katılaşması sonucunda oluşur. Soğuma hızlı olduğundan kristalleşme ya hiç olmaz, ya da çok az olur. Bu taşlara örnek olarak andezit ve bazalt verilebilir. ANDEZİT BAZALT ÖZELLİKLERİYapıları kristallidir. Tabakalaşma yoktur. İçlerinde fosil bulundurmazlar. Kütleler halindedir. Asitten etkilenmezler. 2. Tortul Sediment Taşlar Denizlerde, göllerde, çukur alanlarda biriken maddelerin tortullaşması ve çökelmesiyle düşen taşlardır. ÖZELLİKLERİ Kristalli bir yapıya sahip değildirler. Tabakalıdırlar. Fosil bulundururlar. TORTUL TAŞLAR 3′E AYRILIR Kimyasal tortul taşlar Sularda erimiş halde bulunan maddelerin kimyasal yollarla çökelmesi sonucunda oluşurlar. Kireçtaşı kalker, traverten, kayatuzu, jips alçı taşı ve dolomit kimyasal tortul taşlardandır. Mekanik klastik veya kırıntılı tortul taşlar Akarsular, rüzgârlar ve buzullar gibi dış kuvvetlerin aşındırdığı materyalleri taşıması ve çukur alanlarda biriktirmesi sonucu oluşurlar. Kiltaşı, kumtaşı Gre, buzultaşı moren ve konglomera kırıntılı tortul taşlardandır. 3. Başkalaşım Metamorfik Taşlar Püskürük ve tortul taşların, aşırı sıcaklık ve basınç altında kalarak değişime uğramasıyla oluşurlar. Bu tür taşlar, eski özelliklerini kaybederek yeni özellikler kazanırlar. Mermer, killi şist, kristalli şist, gnays ve kuvars başkalaşım taşlarının en yaygın olanıdır. ÖZELLİKLERİ Tabakalar halindedir. Sert bir yapıya sahiptirler. Fosil bulundurmazlar. Bunlara örnek Granit – Gnays Kalker – Mermere Kuvars – Kuvarsit İÇ KUVVETLER OROJENEZ,EPİROJENEZ,VOLKANİZMA VE DEPREMLER A. DAĞOLUŞUMU HAREKETLERİ OROJENEZ 1. Kıvrılma Akarsular, rüzgârlar ve buzullar gibi dış kuvvetlerin aşındırdığı maddeler, yer kabuğunun büyük çukurluklarında biriktirilir. Bu çukurluklara jeosenklinal adı verilir. Jeosenklinallerde biriktirilen tortul maddeler, çeşitli yan basınçlara uğrarlarsa kıvrılarak deniz yüzeyine çıkarlar. Böylece yeryüzünün büyük kıvrım dağları oluşmuş olur. Kıvrılma sonucunda yüksekte kalan kesimlere antiklinal, alçakta kalan kesimlere de senklinal denir. Avrupa’da Alp’ler, Asya’da Himalaya’lar, Türkiye’de Toros ve Kuzey Anadolu Dağları bu tür hareketlerle meydana gelmişlerdir. 2. Kırılma Yer kabuğunun eskiden beri kara haline geçmiş, katılaşmış kısımları, yan basınçlara uğradığı zaman bükülüp katlanamazlar. Bu nedenle, bu gibi yerlerde kıvrılmalar yerine kırıklar meydana gelir. Kırıkların iki yanındaki kısım birbirine göre yer değiştirirse, bu özellikteki kırığa fay denir. Kırılma sonucunda yüksekte kalan kesimlere horst, alçakta kalan kesimlere de graben denir. Türkiye’de, en yaygın horst ve graben sistemi Ege Bölgesi’nde bulunmaktadır. TÜRKİYE’DEKİ FAY HATLARI Kuzey Anadolu Fay Hattı KAF Saroz Körfezi’nden başlar, Marmara Denizi, Sapanca Gölü, Adapazarı, Tosya ve Erzincan üzerinden Van Gölü kuzeyine kadar uzanır. Doğu Anadolu Fay Hattı DAF Hatay grabeninden başlar, K. Maraş, Adıyaman, Malatya ve Elazığ ovalarından geçerek Bingöl’e kadar sokulur. Batı Anadolu Fay Hattı BAF Ege Bölgesi’nde, kuzeyden güneye doğru uzanan çok sayıdaki fay hatlarından oluşur. DÜNYADAKİ EN BÜYÜK RİFT HATTI Afrika’daki Mozambik’ten başlar. Lübnan, Filistin, Suriye üzerinden Amik ovasına ve Maraş’a kadar uzanır. Bu çöküntülerin içinde çeşitli göller oluşmuştur. Bunlar , Albert, Lut, Tanganika, Victoria, Rudolf, Nyasa, Kivu. Fay hatları, yer kabuğunun zayıf ve hareket halindeki bölgeleridir. Volkanik sahalar, genç kıvrım dağları ve deprem alanlarının uzanışı fay hatlarıyla paralellik gösterir. B. KITA OLUŞUMU HAREKETLERİ EPİROJENEZ Kara ve denizlerde düşey doğrultudaki alçalma yükselme hareketlerine epirojenez denir. Başka bir ifade ile, yer kabuğunun geniş alanlı yaylanma hareketleridir. Farklı yoğunluktaki yer kabuğu parçaları manto üzerinde dengeli bir biçimde dururlar. Bu olaya izostazi, dengeye ise izostatik denge denir. Herhangi bir yerde epirojenez olayının olabilmesi için, izostatik dengenin bozulması gereklidir. İzostatik dengeyi bozan olaylar şunlardır İklim değişiklikleri Yeni bir dağ oluşumu Engebeli yüksek yerlerin fazla aşınması Deniz çukurluklarında tortulanmanın fazla olması İzostatik dengeyi bozan yukarıdaki olaylar sonucu karalar hafiflemekte ve yükselmektedir. Karalar yükselince deniz seviyesi gerilemekte, deniz altındaki alanlar kara haline gelmektedir. Bu şekilde, deniz seviyesinin alçalması olayına regresyon denir. Karalardaki, lâvlar, birikmeler, buzullaşma, vb. olaylar sonucunda da karaların yükü artmakta ve ağırlaşarak ya da iç kuvvetlerin etkisiyle çökmektedir. Bu alçalma sonucunda denizler karalara doğru ilerlemekte ve kara parçaları sular altında kalmaktadır. Bu şekilde, deniz seviyesinin yükselmesi olayına da transgresyon adı verilir. Epirojenik hareketlere örnek olarak, İskandinav Yarımadası ve Kanada verilebilir. Buzul çağında buralarda 1 – 2 km kalınlığında bir buz tabakası vardı. Sonradan buzullar eriyince, karaların üzerindeki yük azaldı ve mağmaya doğru gömülen bu kara parçaları tekrar yükselmeye başladı. Bu yükselme, günümüzde de yavaş yavaş devam etmektedir. EPİROJENİK HAREKETLERE ÖRNEKLER§ Venedik şehri yılda 4mm batmaktadır. § Tokyo yılda cm’lik batmaktadır. § Ülkemizde Karadeniz ve Akdeniz havzaları çökmektedir. § İskandinavya üzerindeki buzulların erimesiyle her yıl yükselmektedir. Epirojenik hareketler, Türkiye’de de olmaktadır. Anadolu milyonlarca yıldır yükselmekte, buna karşılık Karadeniz ve Doğu Akdeniz havzaları çökmektedir. Buna bağlı olarak, Çukurova Havzası ile Ergene Ovası hızlı bir çökme içine girmişler ve tortulanma alanı olmuşlardır. About Admin Haritadan dikim yapacağınız yerin hangi renge denk geldiğini bulun. Haritanın altında her rengin bir numarasını bulacaksınız. Bu numara sizin iklim kuşağı numaranızdır. Örneğin İzmir ili turuncu renge denk gelmekte ve iklim kuşağı numarası "9" olmaktadır. Buna göre bir bitkinin satış sayfasında iklim kuşağı kısmında 8-10 yazıyorsa; bu bitki İzmirde yetişir. Zira 9 numarada olan İzmir, 8. kuşak kadar soğuk olmayacaktır bu da bitkinin İzmir'de hiç koruma olmadan dış mekanda yaşayabileceğini gösterir. Yine 9. iklim kuşağında olan İzmir asla 11. kuşak kadar sıcak olmayacağından da bitki yazın sıcaktan koruma istemeyecektir. Ancak örnek olarak ele aldığımız ve iklim kuşağı 8-10 olan bir bitkiyi Ankara da yetiştirmek isterseniz durum farklılaşır. Ankara'nın iklim kuşağı 7 olup, 8-10 iklim kuşağındaki bitki kışın Ankara'da dışarıda bırakılırsa donarak ölecektir. Bunun için bu bitkiyi kışın Ankara'da donlardan korumak gerekir. Ancak baharda don tehlikesi geçtikten sonra dış mekanda rahatlıkla yetiştirilmeye devam edilebilir. Örnekler çoğaltılabilir. Örneğin iklim kuşağı 4-7 olan bir alpin bitkisi İzmir'de kışın rahatlıkla dış mekanda gelişim gösterebilecekken, İzmir 9. iklim kuşağında olduğundan yazın sıcaktan korunmaz ise tüm yaprakları İzmir'in sıcak havası nedeni ile kuruyarak dökülecek ve bitki ölecektir. Bunun en yaygın örneği Küpeli çiçekleridir. uzun bahar dönemi seven küpeli çiçekleri fuşyalar, sonbahar ve baharda İzmir'de çoşarlarken yaz aylarında bitkiler sıcak rüzgarlardan ve parlayan güneşten korunmazlarsa kısa sürede hastalanıp ölmektedirler. Oysa Karadeniz gibi daha serin ve nemli bölgelerde küpeli çiçekleri uzun baharın tüm enerjisini depolamakta tıpkı ortancalar gibi rahatlıkla yetiştirilebilmektedirler. Bitkiler için iklim kuşakları önemlidir. Çiçek sevenlerin unutmaması gereken, biraz uğraş ve tedbir ile pek çok bitkiyi bahçelerinde yetiştirebilecek olmalarını bilmeleridir. İklim kuşaklarını iyi okumak ve bitkinizin isteğine göre en uygun ortamı sağlamak bahçeciliğin püf noktalarından biridir. Eğer illeri kuşaklarla karşılaştırırsanız, görüleceği gibi bir ilin bir kısmı farklı bir diğer kısmı farklı bir kuşakta olabilir. Bitkilerin gelişimini sadece iklim kuşaklarının belirlemeyeceğini unutmayınız. İklim kuşakları bir bitkinin en ideal ve sorunsuz yetiştirilebileceği ve en yüksek verimi, gelişimi göstereceği alanları belirlerler. Ancak bu demek değildir ki bu kuşakların dışında yetişmezler. Aynı ilde hatta bir birine yakın bahçeler arasında dahi mikro iklim dediğimiz farklılıklar vardır. Hatta sizin kendi bahçeniz içinde dahi bir bitki ön bahçede gelişmezken arka bahçede çoşabilir. Bitkiler dikildikleri toprağa ve iklime zaman içinde uyum sağlayabilirler. Bu nedenle iklim kuşağı bilgileri size referans olarak verilmektedir ve olumlu ya da olumsuz yönde elde edeceğiniz sonuçları asla garantilemez. Kaynaklar

iklim kuşakları ve önemi proje ödevi